#Herşeyi görmek iyi değil mi
Explore tagged Tumblr posts
Text
Bu hafta sorumuz 'en çok bırakmak istediğiniz alışkanlık nedir?' İşte cevaplar
@yildizlarinsonsuzlugukadar
Ani sinirlenmelerim
@251121-8
Kendimi açıklayamadığım zaman ağlamak. Çok sinirimi bozuyor.
@sonvapurdakacti
Yak sanırım
@birdemethuzunum
Affetmek herkesi ne yaparsa yapsın affediyorum ağzıma sıçıyorlar sorun yok diyorum. Bunu bırakmak istiyorum birde hayır diyememek.
@kuscamgaliba
Çok fazla düşünmek
@gecemavisieswaa
Kalbim yoruldu. İlk olarak kalbimi yoranları hayatımdan çıkarmak isterim. Ama bu mümkün değil bu yüzden silah sevgimi ve boksu bırakmam gerektiğini düşünüyorum
@ulakan
Bi alışkanlığım yok şimdilik ama kafaya takmak alışkanlık sayılırsa onu bırakmsk isterim.
@kitapsever
Tırnak yemem
@onlylovee
Bilemiyorum aklıma birşey gelmedi
@yesilkupeligirl
Hayır diyebilmek
@hayatierteleyenbiri
Sanırım herşeyi çok fazla düşünmek
@01-aprill
Sigara ve uykumun ağır olması
@orendagibii
En çok bırakmak istediğim alışkanlık değilde çok düşünüyorum olması gerektiğinden fazla bazen yıpratıcı olabiliyor
@cirkinkadininutopyasi
özür dilemek. En ufar birşeyde özür dilemekten yoruldum artık.
@gokkusagitozuu
Çok düşünmek kurmak
@bendeliyimhanimefendi
Herşeyi ertelemek kesinlikle. Hep ertelediğim için notlarım düşüyor falan. Kitaptaki bölümlerde bazen hep uyuyim sonra yaparım dediğimden geç geliyor.
@bir-siyah-hikayesi
Yaşamak.
@pappatyazar
Dert bulamayınca salakça şeyleri ucunda ölüm varmışcasına dert etmek
@lotuscicegi-q
Ailemi falan öyle normal birşeyi anlatırken yani birşey olduğunda direk gözlerimin dolması ve insanlara bu kadar iyi yaklaşamamak, çok empati hiçbir zaman iyi değildir. Bazı şeyleri onlardan fazla düşünmekte iyi değildir. Herkes kendini düşünebilir. Onların düşünmediği şeyleri ben düşünmek zorunda değilim.
Kendime her ne kadar bundan sonra yapmayacağım desemde ne yazık ki yapmaya devam ettiğim şeyler bunlar.
@gelmemeyeegitmisim
Insanlara fazla bağlanıyorum kopamıyorum onlardan
@cninzihni
Herkesi memnun etmeye çalışmak/ kendimi belirli aralıklarda, fırsat buldukça yermek
@iamayes
Alışkanlık olarak geçer mi bilmiyorum ama kararsızlığı ve çok düşünmeyi bırakmsm gerekiyo
Daha bet bir eylem olarak soruyorsanda yok sanırım
@biz-2miz
İnsanları affetmek ya da herşeye rağmen belki demek. Küçük bir ihtimal için kemdimi harap ediyorum çünkü.
@yasanamayanhayalllerr
Herkesi kendim gibi görmek istemem
16 notes
·
View notes
Text
Sevgi yıllar botunca yaşanmış, yazılmış, çizilmiş, konuşulmuş, tanımlanmış. Neyin sevgi olup olmadığı hakkın da kararlar verilmiş. Kimi zaman kutsandı, kimi zaman tehlikeli bulundu. Sevginin tanımını bir çok düşünür birbirinden farklı bulmuştur. Hatta birbirilerine atıfta bulunmuşlardır. Eric from sevme sanatı kitabın da sevme anlayışını derinlemesine incelemiş ve bugüne kadar da en iyi tahlil etmiş bilgelerden birisidir. İnsanların sevmekten çok sevilme amacı içinde olduklarını belirtmiştir. Ayrıca bireyler kendi sevgi duygularındansa başka insanların duygularına, hislerine göre hareket edip sevdiklerini doğrulamıştır. Eric fromun belki de en farklı özelliği sevmeyi bir meslek dalı olarak görmesidir. Mesela bir sözü vardır;
Sevmek bir eylemdir edilgen bir duygu değildir
Bir şeyin için de olmaktır birşeye kapılmak değil
Sevgininnen etkin yapısı da almaktan çok vermektir. Yani siz sevgiyi vermeden pek alamazsınız.
Tabi karşımızdakini sevebilmemiz için de sevgiyi öncelikle kendimize vermemiz gerekir.
Peki kendimizi hergün sevebilir miyiz?
Bence bu pek mümkün değil. Çünkü biz jergün dünyaya uyanıyoruz, hergün dünyanın başka türlerine uyanıyoruz, ve her gün dünyanın başka türlerine uyandığımız gibi krndimize de farrklı şekiller de uyanıyoruz. Ve her gün dünyayı sevemediğimiz gibi her gün kendimizi de sevemeyebiliriz.
Ve bu özsevgisizliğin başka bir türü daha vardır.
Geçmişkerin de sevgiyi yeterince hissedememiş kişiler büyüdüklerin de dostlukta da, aşkta da, çevresinde de sevildikleri yerleri değil sevilmedikleri yerleri tercih ederler. Kendilerini sevilmedikleri yerlerde daha rahat hissediyorlar. Sevgisizlikle yaşamayı sevgiyi kazanma uğruna ezber bozmak yerine daha zahmetsiz görüyorlar ve sevilmemeyi tercih ediyorlar.
Fuzuliye sormuşlar; aevilmek mi? Sevmek mi? Diye o da sevmek demiş. Çünkü sevildiğinden emin olsmszsın demiş.
Dostoyevski sevmek güzel birin de aşkı aramak değil o kişi de kendini bulmaktır sevgi der.
Herşeyi kendi için de görmek ve kendini herşeyin için de görmekmiş sevgi... bencil olmamakmış, soznsuzlukmuş, nedensizce ve delicesine özlemekmiş.
Sevilmek lütuf değildir
Belki de herşeye burdan başlamak gerekir.
0 notes
Text
Göğe Serzeniş
Saifda(4.bölüm)
-Haaa Haaa Haaa
-Ne oldu Narcis? Dünyaya ilk gidişin değil sonuçta.
-Evet , belki. AMA NEDEN AŞAĞI İNMEK İÇİN DAHA DA YUKARI GİDEN BİR MERDİVEN ÇIKIYORUZ?!
-Sızlanmaa Hesperus bile senden daha iyi durumda.
İkisi de beraber bi Hesperus'a bi de süttunn gibi vücuduna baktılar. Hesperus heykel gibi bir timsaldi. Hesperus:
-Hm?
Gözlerini anında başka yönde doğrulttular
-Ah Leydi Safidaya geldik anlaşılan.
Üçüde aynı anda yukarı baktıklarını. Karşılarında üzerinde 7 iç içe geçmiş halka işlemesi olan kapıya baktılar. Sımsıkı kapalıydı. Ve yanında duran kişide Leydi Safida idi. Khonsu:
-Leydi Safidaaaaaa
-Hm? Gözlerime inanamıyorum. Khonsu canım hoşgeldinnn seni çok özlemişim.
Diğer ikiside Leydiye başlarını eğerek selam verdi. Narcis sözü aldı:
-Görünen o ki siz eski arkadaşlarsınız
-Kesinlikle öyle, dedi Leydi. Khonsu sözünü tamamladı:
-Her ne kadar öyle görünmese de ben senden yüzlerce yaş büyüğüm.
-*alaycı bir şekilde*Ne yani. Sana abi mi diyeyim?
-Deneme bile
-Ee Khonsu buraya sırf beni görmek için gelmediğini biliyorum. Bir sorun yok umarım.
-Ah şey ehehe. Kusura bakma Safida son zamanlarımın pek iyi geçmediğini biliyorsun.
-Şaka canım a aaa hemen üstüne alınma. Hadi söyle neye ihtiyacın var?
-Leydi Selen bana bir Semavi Görev verdi veee Hermanubise, Ay-Hanıma gitmem gerek.
-Oh şeyy buna hazır mısınki?
Narcis:
-Niye ki? İnananı olsun yada olmasın o bir tanrı yeryüzüne inmek onu etkilememeli.
Khonsunun tüyleri diken diken olmuştu görünen o ki yeni tanrılardan gözü gibi sakındığı geçmişi gün yüzüne çıkacaktı. Safidayla beraber bunu saklamak için çok uğraşmışlardı. Geçmişini bilen kişiler Narcis ve Ayata gibi genç tanrıların aksine daha yaşlı tanrılardı. Bu tanrılardan birçoğu Khonsunun ötekileştirilmesi gerektiğini düşündüğünden onun hakkındaki herşeyi konuşmamak üzere Khonsuya ant içti ve bu ant Khonsunun tek emri ile bozulabilirdi. Ant içmeyen 3 tanrı vardı; Safida Selen ve Edimon. Safida:
-*tehditkar bir şekilde* Sen Selenin oğlu olmalısın. Narcis'di değil mi? Son zamanlarda sık sık aşağı iniyorsun.
-*korkarak* Sen nerden biliyosun?
-Tatlım ben geçidin gardiyanlığını yapıyorum. Ben burada olayım yada olmayayım burda gerçekleşen herşey benim hükmümdedir. Herneyse konuya dönelim. Aşağıda hep belli spesifik bir yere inmen de ayrı bir garip. Umarım babanın fanilerle tanrılar arasının nasıl olması gerektiğini biliyorsundur. Haddini bil. O insan kızın başına bir şey gelmesini istemiyosundur.
Khonsu:
-Bir dakika, ne? Narcis bir insana mı aşık oldun? Babanın bu konudaki düşüncesini biliyorsun. "fanilerle aşk yasaktır"
-*ağlayarak*BİLİYORUM... Biliyorum.. Ama
haftalardır gözüne bir gram uyku girmiyo abime olanlar yüzünden benim kaderimin mühürlenmesini istemiyorum. Anla beni.. Lütfen.
Safida:
-Dinle Narcis. İstisnalar kaideyi asla ama asla bozmaz. Az önce söylediklerim sadece blöftü ama geçmişi kucalamaman gerek. Zamana bırak. Gün gelince herşeyi zaten öğreneceksin
-Evet öyle. Ben, Khonsu bu fani ve tanrı arasında ki aşkın herzaman arkasında olacağım.
-Şeyy benim pek bi gücüm yok tanrılara da meydan okumak gibi bir şey yapamam amaa. En azından destekleyebilirim. Dedi Hesperus.
Narcis umut dolu yaşarmış gözleri ile diğerlerine baktı.
-Sağolun hepiniz. Ve söz veriyorum her ne kadar aklımı kurcalasa da geçmişi sorgulamayacağım.
-Pekala öyleyse, dedi Safida, yola çıkmaya hazır mısınız?
-Hiç bu kadar olmadık, dedi üçü bir ağızdan.
Ardından bir ışık huzmesi ve insanların toprakları
-Ahh bu ne sıcak böyle, dedi Hesperus.
1 note
·
View note
Text
Vicdanım her konuda rahat bebek gibi uyuyorum.
Keşke bu kadar gariban ezik saf aptal hissetmeseydim .
Uykularım kaçsaydı.
Bilip öğrendiklerim kalbimi deşmeseydi.
Gerçekleri görmek zorunda kalmak yerine hiç yaşamasaydım.
Kabullenemiyor bazen insanlar kendilerine sevdikleri tarafından yapılan saf kötülükleri.
Onlar hala dünyadan habersizim zannedip gözlerimin içine baka baka beni manipüle etmeye çalışırken, Bana hakaretler edip , yalanlar söylerken, alaylar ederken ,
Ben herşeyin farkında olup yapma pes et benim sevgimi hak et diye yalvardım sadece içimden sessizce.
Ve ağlayıp durdum gecelerce.
Bir çok kez tecavüze uğramış bir dostum dediki ;
"bir insanın hasta olması , incinmiş olması o insana kötülük hakkı tanımaz ki ! Seni tecavüz etsinler ama ben hastaydım desinler böyle bir mantık mı olur ?"
Olmazdı . Olamazdı . Bencilliğin hası buydu . Başkalarına nasıl olduğun değil bana nasıl olduğun önemliydi benim için.
Hayatı sikik çok insan tanıdım.
Hepsi bana sevgi dilerdi mutluluk dilerdi.
Halada öyle ben kendimi biliyorum.
Tanıyorum.
İçim rahat.
Mesele beni yargılamaları değildi .
Yargıları umurumda değil çünkü hiç biri tanrı değildi.
Mesele bildiğim hissettiğim sadece susup alttan aldığım kötülüğü artniyet'i ben önemsemezken insanların beni ufacık bi kusurum ile yargılamasıydı.
Demekki herkes benim gibi sevmezmiş.
Demekki çıkarına göre davranırmış insanlar.
Bana güldün elini uzattın sevdin sandım beni.
Ben cehennemi yaşarken neredeydin ?
Herzaman değil bi kaç kez yanımdaydın.
Haberin olmayan kıyametleri yaşadım ve yanımda olan sen değildin.
Sana hiç bir şey borçlu değilim keşke olsaydım .
Herşeyin üzerine memleketim öldü.
Sevdiklerim kan ağladı.
Sen durmadın .
Sonra benden pişmanlık bekledin haklıymış gibi.
Tekrar ediyorum.
Rabbim beni affettikten sonra sen aaffetmesende olur .
Beni bağışlama bende seni bağışlamayacağım.
Benim ölü sevdiğim bile bana sen bencilsin demedi.
Hayatı kayarken saçma sapan şeylerden bahsetmemize rağmen .
Çünkü o biliyordu bunun doğru olmadığını .
O beni burdan vurup kullanmaya çalışmak istemedi.
Onun bildiğini biliyorum.
Bir gün dedimki sana ölmeni istemem.
Sen dedin ki, senin hayatın için yaşamamı istiyorsun sen üzülme diye ama ben acı çekiyorum.
Ben bunu savunsaydım kedim ölürken rabbim ölecekse acı çektirme bari diye duamı ederdim dedim içimden.
Orda anladım sevgimi anlatsamda anlamayacağını.
Keşke tüm acın benim içimde olsaydı sana bir şey olmasaydı.
Keşke acının hepsini senin yerine ben çekseydim de yeterki beni böyle vurmasaydın.
Vicdanım rahat artık bambaşka biriyim .
Çok başka biriyim artık.
Ben artık seni sevmeyişime , değişmene üzülmüyorum.
Sevdiğim bir kişinin daha karakteri ölmüştü .
Yasını tutuyorum sadece. Senin yasını.
Öldürdüğün iyi anlayan dinleyen olayların altından bir artniyet çıkarmayan o kişinin yasını.
Şimdi artık herşeyi keyfine göre anlamlandıran biri var .
Ona göre o iliklerine kadar haklı .
Bana verdiği hasarın ciddiyetini görücek hesap gününde .
Gerçeği görecek.
Onu ben bıraktım haklılıklarıyla.
Haklı kalsın dedim madem öyle.
Onu kendim için sevmiş gibi görünmekte istemedim.
Çünkü isteseydi canımı verirdim bildiği halde boş yaptı.
Şu bu olmuş kim kimi savunmuş sende benim seni savunacak bi yanını bıraksaydın.
Beni çileden çıkarmasaydın.
Ama bunlar boş hikayeydi . Umurumda da değildi . Sende beni umursasaydın onları umursamak yerine benciliğin asıl sende olduğunu düşünmezdim .
O taptığın egon bizi bu hale getirdi ve sen öldürdüğün kişinin mezarına koyduğum papatyaları bile sulamama izin vermedin .
Demekki hak etmezmişsin.
Seni kendim için sevmektense özgür bıraktım .
Beni böyle bileceksen bilmesen de olur dedim çünkü ben böyle biri değilim.
Fırsat bilip sende beni boğdun .
Ama bi yanımı öldürebildin sadece.
İyi yanımı .
Öldürdüğün insandan bi şey mi bekledin sonra ?
Küfür mü ettin duymadım.
Mezarıma çiçek ekme katilim sensin.
Yaptıklarının arkasında durmaya devam et.
Benim vicdanım rahat .
Bu platformda kendi kendime konuşmayı seviyorum.
Kimse okumuyor okumasında zaten .
Gerçekleri bir yere yazabiliyor olmak hoşuma gidiyor.
Acı veriyor ama en azından vicdanım çok rahat.
1 note
·
View note
Text
BİR VEDA HAVASI
O sabah öyle mesuttum ki; senin yüzünde beliren tebessümle güneş doğdu resmen ve bana önceden sorsalardı bunu anı görmek için herşeyi verebilirdim. Gel gör ki susup güneşin doğuşunu izlemeyi bile beceremedim sonra yetmezmiş gibi kara bulutları getirdim ve gülen yüzünü soldurup gönlüne yağmur yağdırdım. Bilmiyorum bu saatten sonra nasıl affedebilirim kendimi. Küçük Prens şöyle diyordu "Bazılarının yüreğe iyi gelen bir yanı vardı, armağan gibiydiler.' Ve sanırım ben o armağanı he türlüsüyle haketmeyen biriyim her seferinde yaptıklarım söylediklerimle kırıp döktüğüm yetmiyor gibi o armağana hüzün veriyorum. O armağana yaşattıklarım artık bana ağır geliyor. Ve ben artık bu ağırlığı taşımak istemiyorum benim üzerime yapışan bu huzursuzluğumu kimseyle paylaşıp onlarıda mutsuz etmek istemiyorum o yüzden kendi köşeme çekiliyorum belki benden uzakta daha huzurlu ve mutlu olur hepsi. Ben mutluluğun resmini uzaktan görmeyi kabul ediyorum. Ve zaten hepimizin hayattan beklentisi en sevdiklerimizi mutluluğu değil mi ?
Bu süreçte suçlu aramıyorum çünkü ben şuçlunun ta kendisiyim o yüzden herşeyi kabul edip kendi iç dünyama çekiliyorum.
Sana yaşattığım huzursuzluk,mutsuzluk için özgünüm ama seninle 7 sene önce tanışmak için bugün ömrümü verirdim.
......İyi bak kendine.......
Atsız Adam
1 note
·
View note
Text
Dedim ki yazayım biraz...
Ne yazacağımı bilemedim... Ama yine de buraya birşeyler yazmak geldi içimden. Aslında şu anda ne yaptığımı bende bilmiyorum. Bilmek ne güzel... Bilinmekte güzel... Unutulmak kötü... Size geriye sadece kocaman bir sıfır kalıyor. Siz siz olun sevdiklerinizi bırakmayın. Ben ne yazacağım buraya gercekten bilmiyorum. Sesimi nyan var mı? Buzlu kahve içerken neden dişlerim sızlıyor? Yoksa ben miyim komple sızlayan? Neyse... Ben marketten jelibon almak istiyorum çünkü jelibon iyi gelir özleme. Biraz daha uyumaz isem markete hemenden gidip "merhaba bakkalcı jelibon almaya geldim" derim. Yolda eve yürürken belki hepsini yer bitiririm. Belkide biraz kalır sonrası için. Belki bir çay koyarım kendime. Ama en çokta özlemek koyarım içine. Keşke o kazada ölseydim diyorum bazen ama uzerinden 19 sene geçmiş. Zaman makinam olsaydı keşke. O zaman zamanı daha iyi kullanabilirdim. Planlı programlı bir hayatım olurdu. Belki lotoyu tuttururdum her hafta. Kazandığım paralarla bol bol jelibon alabilirdim. Skittles alırdım. Lahmacun yerdim, kokoreç yerdim. Bilmiyorum... Mutlu olurmuydum ki? İnsan tek başına kaç milyor ton yemek yiyebilir ki? Söylesene kaç sıfır var sonsuzlukta? Kaç saniye ya da kaç yıl? Hem kedi, hem tosbağa olmak... Söylesen keşke... Çırpıcı gerçekler ile mixerlenen hayallerim bana neden nanik yapıyor? Ben hak etmiyor muyum ki gülümsemeyi en musmutlu şekilde? Bulutlarda bile kocaman nanik görüyorum. Neden sevmiyor hayat beni? Yok ya seviyordur. Seviyorsa git konuş bence. Ehe... Ne konuşayım? İkinci el oto fiyatları ne oldu öyle ya der konuyu açarım sonrası gelir zaten...
.....
Yukarıdaki paragrafta anlatılmak istenen nedir?
Lahmacunlarda sever kelle paça gibi...
Rober Hatemo vs Bill Geyts
Çay yapsam içer mi acaba?
Buzlu kahve yapsam içer mi acaba?
NATO üyesi ülkelerin 2022 deki son durumu.
Soruyu cevapla ve bizden bir adet tebrikler kazan. Eğer 10 dakika içinde ararsanız aradığınız şeyi kesinlikle 10 dakika içinde bulamayabilirsiniz belki. Bilemedim. Uyuyamıyorum. Yazdım işte. Ne yazdım bende bilmiyorum. İçimden geçmeyen şeylerden de yazdım. Karışık şeyler oldu. Neyse cevabı bulan olursa. Kimseye söylemesin. Kopya çekmek yasak.
#bu tag tüm taglardan daha güçlü peki ya ben?#Herşeyi görmek iyi değil mi?#kristal küre sana ne gösterdi#bir gün gelecek#oyuncaklar ile oynarken mutlu çocuklardık#şimdi ayağımıza keşke lego batsada şu kalp acısını çekmesek diyoruz#kanatlarım vardı benim acılı sosa bandım#nihilization of the ponçiks#multiTAGyapanTospaaa#özlemek ne güzel di mi?#hep birlikte kafayı yedik ehe#kafayı yiyin ama dibini de sıyırın çünkü israf ayıptır#ses ver ses!!!!!#👀👀👀👀👀 gözleme sever misin?
1 note
·
View note
Text
Cennette nasıl bir fizik var?
Thomas Mann, Mario ile Sihirbaz'da, “Özgürlüğe yönelen irade boşluğa düşer..." diyor. Fakat 'irade' konusuna gelmeden önce dikkatini başka bir hususa çekmek istiyorum. Michio Kaku'nun Einstein'dan Ötesi isimli kitabında anlatılan birşeye. Muhtemel kıyamet senaryolarından birisine. Evet. Orada, "Evrenimiz dengesiz mi?" başlıklı bölümde söylenenlere bakınca, fiziğin de bir açıdan kıyameti öngördüğünü kavrıyoruz. Hatta bu kıyameti 'kainattaki tüm atomları kapsar şekilde' geniş düşünebildiklerini anlıyoruz. Neyse. Lafı uzatmayayım arkadaşım. Yerinden aktardığımda meramım billurlaşacak. Her hayrın başı 'Bismillah' diyelim: "(...) GUT ve süpersicim kuramları dünyanın buharlaşmasından daha büyük bir felakete işaret etmektedir. Fizikçiler maddenin daima en düşük enerji durumunu (boşluk durumu olarak adlandırılır) aramaya çalıştığını öngörürler. Örneğin: Daha önce anlatıldığı gibi su daima yokuş aşağı akmaya çalışır. Bununla beraber, eğer bir nehrin üzerine baraj kurarsak, durumu değiştirmek mümkündür. Barajın arkasında biriktirilen su en düşük enerji hâli olmayan bir 'yalancı boşluk durumu' içerisindedir. Bu, suyun barajı patlatarak aşağıdaki gerçek boşluk durumuna akmak istediği, fakat başaramadığı anlamına gelir. "(...) kuantum mekaniğinde suyun bir 'kuantum sıçraması' yapması ve barajın içinden geçmesi olasılığı mevcuttur. Belirsizlik ilkesi uyarınca suyun nerede olduğunu bilmediğimiz için onu olabileceğini en az beklediğimiz yerde (yani barajın öbür yanında) bulmamız konusunda belli bir olasılık vardır. Fizikçiler suyun engel içinden bir tünel açacağı kanaati taşımaktadırlar. Bu durum rahatsız edici bir düşünce uyandırmaktadır. (...) Ya evrenimiz olabilecek en düşük enerjili evren değilse? Ya daha düşük enerjiye sahip başka bir evren daha varsa ve birdenbire bir kuantum geçişi meydana gelirse? Bu bir âfet olurdu. Yeni boşluğun içinde fizik ve kimya yasaları tanınmayacak kadar değişebilirdi. Bildiğimiz şekliyle madde mevcut olmayabilirdi. Tamamen yeni fizik ve kimya yasaları ortaya çıkabilirdi. Sık sık 'fizik yasalarının değişmez olduğu' söylenir. Eğer evren aniden daha düşük enerji durumuna kuantum sıçraması yaparsa bildiğimiz fizik yasaları da tanınmayacak kadar değişikliğe uğrayabilir." Bütün varlığı bir nehir olarak düşünmek... Ama bir saniye. Bu bana tanıdık geldi. Sanki mürşidim de ahiret hakkındaki bir bahiste benzer şeyler söylüyordu: "(...) Madem bu karışık mevcudat dâr-ı fâniden dâr-ı bekàya akıp gidiyor. Elbette, nasıl ki hayır, lezzet, ışık, güzellik, iman gibi şeyler Cennete akar; öyle de, şer, elem, karanlık, çirkinlik, küfür gibi zararlı maddeler Cehenneme yağar. Ve bu mütemadiyen çalkanan kâinatın selleri o iki havza girer, durur." Eh, evet, elbette İslamî meseleleri "Bugün böyle, yarın şöyle, öteki gün öyle..." diyen bilimin argümanlarına bağlamamalı. Onlara kat'iyyet atfetmemeli. Fakat sağladığı imkanı da kullanmalı değil mi arkadaşım? Ve dahi bütün evreni kapsayacak bir kıyameti kafalarını sığdıramayanlara göstermeli: Kuantum mekaniği de böylesi bir geçişi öngörebiliyor. En azından ihtimallerden bir ihtimal olarak tanıyor. Cahiller gibi "Olmaz öyle şey!" demiyor.
Bana bu mevzuda ilginç gelen ikinci şey de şu: Cennet-cehennem hayatlarıyla ilgili ayetlerde-hadislerde bugünün fiziği, kimyası, hatta biyolojisi ile anlaşılamayacak şeylerden bahsedilir. Cehennemlikler gördükleri azaba rağmen bir türlü ölmezler mesela. Cennetlikler de yine bizimkinden apayrı, aşkın, daha üst bir fizikte, kimyada, biyolojide yaşamaktadırlar. Şunu da mutlaka anımsayalım bu makamda: Cennetlikler karşılaştıkları nimetleri dünyadakilere 'benzetirler' ama 'apayrılığını' da ifade ederler. (Bediüzzaman'ın böylesi ayetleri tefsir ettiği 28. Söz'ün 1. Makam'ını vaktiyle "Cennette nasıl bir fizik var?" başlığı ile ders konusu yapmıştım. Youtube'da kaydı vardır.) Haşr-i cismanîyi, yani bedensel dirilişi, reddedenlerin kavrayamadıkları şeylerden birisinin de bu olduğunu zannediyorum arkadaşım. Yani: İçinde yaşadığımız fiziği, kimyayı, biyolojiyi mutlak görmek, değişemezliğine körükörüne inanmak, cennet-cehennem tasvirlerini 'ancak maddeyi inkâr etmekle inanılabilecek şeyler' sanmayı zorunlu kılıyor onlar için belki. Bizse, elhamdülillah, bu zorunluluğa katılmıyoruz. (28. Söz'ün 1. Makam'ı haşr-i cismanînin zaruretinin savunusunu da yapar.) Görünüşe göre fizikçiler de böylesi bir zorunluluğun olmadığını söylüyorlar: "(...) Sık sık 'fizik yasalarının değişmez olduğu' söylenir. Eğer evren aniden daha düşük enerji durumuna kuantum sıçraması yaparsa bildiğimiz fizik yasaları da tanınmayacak kadar değişikliğe uğrayabilir." Şimdi tekrar en başa dönelim: “Özgürlüğe yönelen irade boşluğa düşer..." cümlesini Thomas Mann'a söyleten nedir? Bence kıymetli bir farkındalığıdır. Hakikaten irade sahibi olmanın bedeli bir tür boşluğa düşmektir. Evet. Zira seçilecek şeyde tereddüt vardır. Şıklar vardır. Alternatifler vardır. Yollar vardır. Yöntemler vardır. Karar vermeden hemen önceki o anda/dönemde insan bir boşlukta asılı kalır. Michio Kaku'nun yukarıdaki tasvirleriyle ele alırsak: En kararlı enerji düzeyine ulaşmadan, yani dengesini bulmadan, hemen önce bir baraj önündeki su gibi birikir insanın meyelanı. İçimizdeki geçiş/dönüşüm başlarken bir sıçrama da olur. Nihayet karar verilir. Yani karar bulunur. Burada 'karar' kelimesindeki bir zenginliğe de dikkatinizi çekmek isterim: Onun bir manası da sükûnettir. Değişmezliktir. Ölçülülüktür. Durgunluktur. Aleyhissalatuvesselamın Tirmizî'de naklolunan bir hadisinde "Semâ emvâcı karardâde olmuş bir denizdir!" buyurması bu anlam katmanına bakar. Yine Bediüzzaman'ın bu fani âlem hakkında en çok yaptığı benzetme 'kararsız' ifadesiyledir. "Sakın zannetme tebdil-i memleket delilleri bu Oniki Sûret'e münhasırdır. Belki had ve hesaba gelmez emareler, deliller var ki, şu kararsız mütegayyir memleket zevâlsiz, müstekar bir memlekete tahvil edilecektir." Âşık Yunus'a da bir rahmet duası göndermeden ayrılmayalım bahisten: "Ne zaman anarsam seni,/Kararım kalmaz Allahım./Senden gayrı gözüm yaşım,/Kimseler silmez Allahım." Ben şimdilerde bu iki fizik arasında bir ba�� olabileceğini düşünmeye başladım. Belki de zâhirdeki bu âlemin 'kararsızlığı' bâtınımızda 'iradeyle' kendisini gösteriyor. Oradaki boşluk buradaki boşlukla karşılığını buluyor. Âlemden ayrı değiliz. Aynı sırrın parçalarıyız. Mürşidim de "Tagayyür, inkılâp ve felâketlere mâruz ve muhtaç şu insan bedeninde iskân edilen ruhun yaşayabilmesi için üç kuvvet ihdas edilmiştir..." diyerek başladığı bahiste "Lâkin, insandaki bu kuvvetlere, şeriatça bir had ve bir nihayet tayin edilmişse de, fıtraten tayin edilmemiş olduğundan, bu kuvvetlerin herbirisi, tefrit, vasat, ifrat namıyla üç mertebeye ayrılırlar..." diyerek aynı kararsızlığa işaret eder. Yani kuvve-i gadabiyemiz (korunma güdüsü), kuvve-i şeheviyemiz (menfaat güdüsü) ve kuvve-i akliyemiz (kârı-zarardan ayırma güdüsü) fıtraten sınır sahibi değildirler. Taşkınlığa yatkındırlar. Onların bu kararsızlığı vahiyle, nübüvvetle, şeriatla, sünnetle bir baraj sahibi yapılmıştır. İfrattan-tefritten korunmuştur. İstikamet böylece tayin edilmiştir. 'Sırat-ı müstakim' de buna denilmiştir: "Sırat-ı müstakimden murad şu üç mertebedir." Allahu'l-a'lem kaydıyla şunu da ekleyelim:
Belki de fizik âlemin dönüşümü bizimle başlamaktadır arkadaşım? İnsan cennet görmüş bir varlık olarak dünyaya dönmüştür. Harcı dünyadandır. Ancak sırr-ı imtihan gereği beka âlemine ayağını basmışlığı da vardır. İki âlem arasındaki bu gitgelli hukuku belki de köprünün bizzat kendisi veya bidayeti olmasına işaret eder. Michio Kaku'nun 'kuantum sıçramasının başlayacağı tünel' olarak tarif ettiği şey belki de insanın bizzat kendisidir. İmtihanıdır. Biz şu an bâki âlemlerle fâni âlemin arasındaki eşiğiz. Dışımız-içimiz arasındaki bu etkileşim de buna işaret ediyor olabilir. Âlemin özetiyiz. Çünkü belki âlem bizden geçiyor. Bizden geçerek dönüşüyor. Biz nasıl seçersek öyle dönüşüyor. Yahut dönüşmesi bizimle başladı. Kıyamette de tam dönüşümünü yaşayacak. Evet. Belki biraz da bu yüzden herşeyden bu kadar çok etkileniyoruz. Herşeyi bu kadar çok etkiliyoruz. Bu kadar ilgiliyiz. Bu kadar bilgiliyiz. Bu kadar kabiliyetliyiz. Allah'ın katında bu yüzden bir kıymetimiz var. Bu yüzden imtihanla muhatabız. Bu yüzden sınanıyoruz. Bu yüzden şeriatla mükellefiz. O büyük resimde denk geldiğimiz böyle bir eşik olduğu için belki. İblis de bizimle bu yüzden uğraşıyor. Arkadaşım sözlerim çok mu farazî geldi? Haklısın. Bazen hayallerim aklımın önüne geçiyor. Lakin şu sana da gizemli gelmiyor mu? 'Eûzü' çekerek okumaya başladığımız Kur'an yine 'istiaze sırrı'nı anlatan Felak-Nas sûreleri ile bitiyor. Yani bütün süreç bize bir 'sığınma' öğretiyor. Neyden sığınıyoruz peki? Çok şeyden. Biraz şeytanımızdan, biraz nefsimizden, biraz kararsız âlemin gösterdiği kötü sûretlerin yapacağı tahripten, ama en çok da 'irade sahibi olmanın yaşattığı boşluk'tan. Kendimizden. Kararsızlığımızdan. Düşebileceklerimizden. Seçebileceklerimizden. Onlar sonucu olacaklardan. Yaratılacaklardan. Evet. Biz, ne zaman şeriat-ı Muhammediye aleyhissalatuvesselam ile amel etsek, ne zaman onun öğrettiği marifetullahı hatırlasak, hatta ne zaman küçücük bir sünnete ittiba etsek, bir kararsızlıktan Allah'ın bizim için seçtiği karara kaçarız. Onun bizim için seçtiği şeyin kendi seçimlerimizden hayırlı olduğuna inanırız. Âlemler Rabbi Odur çünkü. Doğru kararı en iyi o bilir. Ona tevekkül ederiz. Yani özetle demem o ki: Belki de kararsız kainatın muhatap olduğu boşluğun bir özü/özeti irade sahibi olmak üzerinden bizde tezahürdedir. İnsanda da irade sûretinde sınanmaktadır. Onun da muvaffakiyeti Allah'a kaçmaktadır. Herşey böylesi bir bütünde bütünlenmektedir. Veya... Neyse. Çok uzattım arkadaşım. Seni de sıkmaya başladım. Duayla bitirelim en iyisi: Cenab-ı Hak, bizi, Kur'an'daki ifadesiyle 'kendisine firar edenlerden' eylesin. Âmin.
#Michio Kaku#Risale-i Nur#Bediüzzaman#Said Nursi#Thomas Mann#Fizik#Kimya#Biyoloji#Cennet#Cehennem#Kuantum
4 notes
·
View notes
Note
İlk defa biriyle görücü usulü görüşeceğim bayan olarak ne sorular sormam lazım nasıl davranmam lazım hiç bilmiyorum lütfen cevaplar mısınız?
Allahu Teala hayırlı eylesin. Şunları sorun veya bunları bunları sorun demeyeceğim. Okuduğun zaman aklında ne gibi sorular sorman gerekiyor diye fikir oluşturacağını düşündüğüm uzunca bir yazı paylaşayım seninle. Kendin belirle sorularını böylesi daha isabetli daha faydana olur inşaAllah.
EVLİLİĞE "EVET" DEMEDEN ÖNCE NELER YAPILMALI?
📌 1) Dinimizin temel itikad konuları, farzları haramları ve helalleri doğru bir şekilde öğrenilmelidir.
Çünkü biz Müslümanız elhamdülillah. En önemli hedefimiz Allah Azze ve Celle'nin razı olacağı bir hayat yaşamak için gayret göstermek olmalıdır. Bunun için de evvela İslam güzelce öğrenilmelidir. Evlenildiğinde kişinin eşine ve çocuklarına karşı sorumlulukları olacak. Bunlardan bir tanesi de onların dinlerini güzelce öğrenmelerini ve yaşamalarını sağlamaktır. Bundan dolayı da ilk önce yapılması gereken ilim öğrenmek olmalıdır.
📌 2) Evvela kişi kendini tanıyarak iyi ve kötü yönlerini bilmelidir. Bir kağıda iyi ve kötü huyları yazmak hem nefis muhasebesi hem de kişinin kendini tanıması adına faydalı bir uygulamadır.
Mesela kötü huylarda iki tane var diyelim ;
1.si : Öfke kontrolü sağlanamıyor.
2.si : Madde bağımlılığından kurtulamıyor.
Bunlar vb. zararlı alışkanlıkları bırakmak evlilik öncesi muhakkak yapılması gereken bir husustur. Çünkü mesela alkolik veya madde bağımlısı olan bir kimse ya da aşırı sinirli öfke kontrolünü sağlayamayan kimse isteyerek veya istemeyerek eşine ve çocuklarına zarar verebilme durumu söz konusudur.
📌 3) Nasıl bir eş adayı aradığını ortalama olarak kafanda oluşturmalısın. Böyle yapman aracı olan kişilerin işlerini kolaylaştırır ve görüştüğün kişiyi umutlandırmış olmazsın.
Hem fiziki olarak hem de huy olarak nasıl bir eş adayı istediğini belirlemen gerekiyor. Bu yapılmadan rastgele herkese kapı açmak ya da herkese gitmek hem zaman israfına hem de karşı tarafından incinmesine yol açabilir. Yalnız bu konularda da aşırıya kaçmak ve büyük beklentiler içinde olmak doğru değildir. İnsan noksandır, eksiktir.. Kendimiz mükemmel değilken karşı taraftan mükemmel olmasını beklemek elbette doğru değildir. Hiç bir kimse dört dörtlük değildir. Eş adayında ve evlilikte mükemmeliyetçi olmak doğru olmaz. Bazı gençler manken arar gibi kendilerine eş adayı ar��yorlar. Halbuki bu bakış açısına sahip olanlarda nice eksik ve kusurlar vardır. Makul olmak, herşeyi en ince ayrıntısına kadar bakıp teferruatta boğulmak evlilik yolunda kişiyi yolda bırakabilir!
Birde bu hususta eşler arasında denklik çok önemlidir. Fiziki, maddi, örf adet ve ilim konusunda arada adeta uçurum olmamısına dikkat etmek gerekir. Elbette istisnai durumlar olmakla beraber genel anlamda gençlere kendinize yakın / denk bir eş aramalarını tavsiye ederiz. Sadece eşler birbirlerini sevmeleri önemli değil ailelerde işin içinde olacağını unutmamak gerekir. Evlilik gerçekleştiğinde eşinizin aile yapısının anlayışlarının ve yaşam tarzlarının tamamen zıt olması elbette ileride evliliğinize olumsuz yansıyacaktır. Bundan dolayı evlilikte eşler ve aileler arasında az çok uyum ve ortak özellikler aramak gerekir.
Unutmayın! bütün bunlar bir tecrübe paylaşımıdır. Akıllı kişiye gereken tecrübelerden istifade edip önceden bir çok kişi tarafından denenmiş bir yanlışa düşmemektir. Şimdi bir genç tecrübeyi basite alıyor önemsemiyor. "Biz birbirimizi çok seviyoruz, her ne kadar eşimle aramda denklik olmasada, onun ailesiyle benim ailemin hayata bakışları tamamen zıt olsada önemli değil.." diyor. Ama aynı kardeşimiz yıllar geçtikçe tartışma ve anlaşmazlıklardan yorgun düşüyor ve ayrılmaya karar veriyorlar. Elbette her zaman böyle olmayabilir ama olma ihtimali yüksek olan bir durumu göz ardı etmemek gerekir. Aracı olan kişi dürüst olmalı her iki tarafında fikir ve ahlaki durumlarını net olarak bilmeli ve diğer tarafa bildirmelidir.
📌 4) Eş adayını sevmek evliliğin olmassa olmazlarındandır. Ama bunda da aşırıya kaçıp Leyla mecnun veya Aslı şirin aşklarını beklemek gibi bir ütopya içinde olunmamalıdır.
Burada kişinin kalbinin ısınması eş adayına karşı yüreğinde bir sevgi oluşması yeterlidir. Çok büyük beklenti içinde olmak doğru değildir. Bunun tam tersi hiçbir sevgi hissetmemek, zorla veya maddi bir menfeat için tercih yapmakta doğru değildir.
📌 5) Eş adayında kendine özel aradığın şartlar olmakla birlikte her Müslüman kimsenin muhakkak araması gereken genel kriterler vardır. Bunlar en başta iman, salih amel, dürüstlük ve sadakat evlenilecek eş adayında aranması gereken şartlardır.
Sadece aşka bakıpta kalbinin meyletmesine aldananlar evliliğin ilerleyen sürecinde bunun sıkıntılarını çekmişler ya da evlilik belirli bir süre sonra yürümez olmuştur. Sevgi kesinlikle tek başına yeterli değildir. Bunun yanında ahlakına bakmak gerekir.
Büyük günahları işleyen ve güvenirliliği olmayan kimselerden uzak durulmalıdır. Evlilik tercihi yaparken, "Ben çok seviyorum, evet onun bazı yanlış alışkanlıkları var ama evlenince düzelir.." gibi aldatıcı düşüncelerle evlenenlerin önemli bir kısmı daha sonra bunun acısını çok yaşamışlardır. "Evlendikten sonra gerekeni yaparım" diyenlere hemen aldanmayın çünkü o yaşa kadar kazanılmamış alışkanlıkların hemen birden değişime uğraması kolay bir durum değildir. İnsan tam bir muammadır alışkanlıklar ise kolay kolay bırakılamaz.
Tüm bunların yanında Müslüman olmayan bir kimsenin Müslümanlığı kabul etmesi veya büyük günahlar işleyen bir kimsenin tevbe etmesi ve bunu amelleriyle ısbat etmesi sonucunda o kimseyle evlenmede mahsur olmaz. Tabiki bu evlenecek kişinin kendi tercihidir.
📌 6) Karşı taraftan ne bekliniyorsa aynı şekilde o meziyetlerin kişinin kendisinde de olmalıdır.
Mesela eşinin iffetli hayalı ve edepli olmasını istiyen bir kimse, aynı erdemler kendisinde de olmalıdır. Eşinin namaz kılan, Allah Azze ve Celle'den korkan, haramdan uzak duran ve eşine bağlı güvenilir birisi olmasını istiyen bir kimse doğal olarak bütün bu güzel meziyetlere de sahibi olmalı ya da olmaya gayret göstermelidir.
Ne hikmetse zaman zaman karşıdan beklenilenleri kendisi yapmayan bir takım kimselerin bundan da hiç rahatsızlık duymadıklarına şahit oluyoruz malesef.
📌 7) Bazen sadece sebeplere takılıp dua ihmâl edilebiliniyor. Dua asla basit görülmemelidir. Allah Azze ve Celle'ye tazarru niyazda bulunulmalı ; "Ya Rabbi benim seveceğim kendisinin de beni seveceği, mutlu olacağımız beraberce el ele cennete gideceğimiz, hayırlı bir eş nasip eyle".
Mevlamız görüyor biliyor O'ndan en hayırlısını istemek gerekir. Bazen gençler evlenemediklerinden ya da uygun bir eş adayı bulamadıklarından yakındıklarında "Hiç Rabbimize dua ettiniz mi? Sorduğumuzda hayır diyenler oluyor. Gece kalkıp hacet namazı kılıp dua etmek gerekir. Beş vakit namazın ardından dualar edilmelidir.
📌 8) Evlenecek kişi sabrı kuşanmalıdır. Çünkü hayatın hiçbir dönemi toz pembe olmadığı gibi evlilikte kolay, herşeyin istenildiği gibi gittiği ve her zaman mutlu olacağınız bir kurum değildir.
Evlilik ve evliliğe giden yolda pürüzler, dalgalanmalar kısaca imtihanlar az ya da çok olur. Bu sarsıntılar bazen şiddetli bazen de hafif bir şekilde meydana gelir! Eğer kişi hazır ise bundan çok etkilenmez "beklenilen birşeydi" der geçer.. Kişi evliliği kış görmeli yaz çıkarsa ne ala! Ama kış çıkarsa hazırlığını yapmış olur. Bunları söylememin sebebi gençlerin gözünü korkutmak evlilikten soğutmak değil tam aksine sabırlı olgun hareket etmelerini sağlamaktır. Yapılan istatistiklerde boşanmaların çoğu ilk aylarda ve yıllarda meydana geliyor. Özellikle ilk üç yılı atlatan evlilikler daha iyi olmaya başlıyor. Ama işte sabırlı olmayan ve evliliği "daimi bir mutluluk" olarak gören gençler en ufak bir sıkıntıya katlanma zahmetinde bulunmuyorlar.
Böyle bir durumda şu akla gelebilir ; madem evliliklerde sıkıntılar oluyor hiç evlenmeyelim.. Peki lise de ya da üniversite de okurken sıkıntılar oluyor diye terk mi ettik? Ya da bir iş yerinde problemler var diye hemen mesleğimizi mi bırakıyoruz? Elbette "hayır" değil mi? Hayatın kendisi mücadeledir sabırdır.. Bilakis yapabilirlerse eşler birbirlerine yardımcı olarak hayatın zorluklarını kolaylaştırmış olurlar.
Tekrar hatırlatacak olur isek nişanlılık döneminde ve sonrasında eş adayı ya da ailesi ile bazı konularda anlaşmazlık vs. olabilir. Bunlara hazırlıklı olmak, sabırla ve anlayışla hareket etmek gerekir. En ufak bir sıkıntıda çareyi bırakmakta ve ayrılmakta görmek doğru değildir.
📌 9) Evlilik hususunda kişinin kendisini yetiştirmesi gerekir. Bir aile semineri veya evlilikle ilgili eserleri okuyarak hazırlıklar yapılmalı. Öyle kardeşlerimiz varki hiçbir hazırlık yapmadan evleniyorlar. Bir ehliyet alınacağı zaman bile aylarca dersler görüp sınavlardan geçeriz ya da evimize aldığımız bir aletin bile kullanma kılavuzu olur oradan yardım alırız. Peki ömür boyu sürmesini hedeflediğimiz aile hayatıyla ilgili neden gerekli bilgiler almak için bir gayret göstermeyiz. Evlilik konusunun hem dini hem de psikolojik tarafları var. Bunları anlamak ve idrak etmek evliliğimizi daha kolaylaştıracaktır.
📌 10) Maddiyat bir kimsenin ailesinin asli ihtiyaçlarını görme onları rahat ettirme açısından önemlidir. Bunun içinde hesabı kitabı bilmek savuran olmamak gerekir.
Eğer iktisatlı davranılırsa evlilik berekettir. Bakınız Yüce Rabbimiz şöyle buyuruyor ; "İçinizden evli olmayanları, köle ve câriyeleriniz arasından da elverişli olanları evlendirin. Yoksulluk içinde iseler Allah lutfu ile onları ihtiyaçtan kurtarır. Allah’ın hazinesi geniştir, her şeyi bilmektedir." (Nur 32) Bakınız bu ayette evlendikten sonra bir berekete vurgu yapılıyor. Fakir olarak evlenen nice kişilerin yıllar sonra bir çok malları olmuştur.
📌11) İstişareye dikkat etmek gerekir. Beyefendi hanımefendi muhakkak birbirlerini komşu, akraba ve yakın tanıyanlarına sorarak araştırmaları gerekir. Anne baba başta olmak üzere büyüklerle istişare etmeyi ihmal etmemeli. Onların hayat tercübeleri ciltlerce kitaptan daha değerlidir. Kitaptan bilgiyi alırsınız ama asıl hedef oln bilgiyi pratiğe geçirmede en önemli dayanağınız büyüklerin tercübesidir.
📌12) İstihare bu ümmete Allah Azze ve Celle'nin bir lütfudur. İstihâre, bir kimsenin yapmak istediği bir şeyin kendisi için hayırlı olup-olmayacağı konusunda bir işarete kavuşmak maksadıyla yatmadan önce iki rekât namaz kılarak Allah’a dua etmesidir.
İnsanlar, bazen kendileri için önemli bir karar verecekleri veya bir seçim yapacakları zaman dünya ve ahiret bakımından kendileri için hangisinin daha hayırlı olacağını kestiremezler. Bunu anlayabilmek için istişare ederler ve Allah’tan yardım dilerler. Bu bakımdan istihâre, bir bakıma yapılacak işin hayırlı olmasını; hayırlı ise gerçekleşmesini Allah’tan dilemek ve O’ndan yardım istemektir. Hz. Peygamber ashabına her işte istihâreyi, Kur’an’ın bir suresini öğrettiği gibi öğretmiştir (Buhârî, Teheccüd, 25; Ebû Dâvûd, Vitir, 31).
İstihâre namazı mendup olup, birinci rekâtında Fâtiha’dan sonra Kâfirûn sûresi; ikinci rekâtında Fâtiha’dan sonra İhlas sûresi okunur. Namazdan sonra istihâre duası yapılır. Hz. Peygamber, istihârede şöyle dua edilmesini tavsiye etmiştir:(Allah’ım! Senden, ilminle hakkımda hayırlı olanı bana bildirmeni, kudretinle bana güç vermeni istiyorum. Senin büyük fazlı kereminden ihsan etmeni istiyorum. Senin her şeye gücün yeter, ben ise acizim; Sen her şeyi bilensin, ben ise bilmem; çünkü Sen bütün gizli şeyleri en iyi bilensin. Allah’ım! Yapmayı düşündüğüm bu iş, benim dinim, hayatım, dünyam ve ahiretim bakımından hakkımda hayırlı olacaksa, bunu bana takdir eyle, onu bana kolaylaştır, uğurlu ve bereketli eyle! Eğer bu iş, benim dinim, yaşayışım, dünyam ve ahiretim bakımından kötü ise, onu benden, beni ondan uzaklaştır. Hayır, nerede ise, onu bana takdir et ve onunla beni hoşnut eyle!) (Buhârî, Teheccüd, 25; Da’avât: 48; Tirmizî, Salât, 237)
İbadet ve sevap işlemek gibi iyi olduğu, haram ve günah gibi kötü olduğu kesin olarak bilinen şeylerde istihâre yapılmaz. İstihâre, yapılmasının doğru olup-olmadığında tereddüt edilen şeylerde yapılır ve yedi kere tekrarlanabilir. İstihâreden sonra, insanın gönlüne bir açıklık gelir ve ilk defa kalbe doğan şeyin hayırlı olduğu kabul edilerek ona göre hareket edilir (İbn ��bidîn, Reddü’l-Muhtar, II, 470-471)
📌13) Anne ve babanın rızası ve duası berekettir ; “Biz insana, annesine babasına iyi davranmasını emrettik. Zira annesi onu nice zahmetlerle karnında taşımıştır. Sütten kesilmesi de iki yıl kadar sürer. İnsana buyurduk ki: Hem bana, hem de annene babana şükret, unutma ki sonunda bana döneceksiniz” (Lokman 31/14)
Ayet-i kerimede Cenab-ı Allah, hem kendisine hem de anneye ve babaya şükredilmesini emretmektedir. Nitekim Resulullah da Sallallahu Alaeyhi Vesellem bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:
“Her kim annesini ve babasını razı, hoşnut ederse, yaratanın da razı etmiş olur. Her kim annesi ve babasına kendisine karşı öfkelendirirse, yaradanı da öfkelendirmiş olur.” (Beyhaki, Şuabü’L-İman, nr. 7829.) Anne ve babanın rızasını kazanmak, bir insanın erişebileceği en büyük bahtiyarlıktır. İnsan elde ettiği bu manevi kazancın meyvelerini hayatı boyunca görecektir. Çünkü anne ve babanın çocukları için gönülden yapacağı dualar makbuldür. Nitekim Peygamberimiz Sallallahu Alaeyhi Vesellem, “Üç dua vardır ki bunların kabul olacağına hiç şüphe yoktur: Mazlumun duası, misafirin duası, anne babanın evladına yaptığı dua” (Ebu Davud, Salat, 364; Tirmizi, Davaat, 48.) buyurmuştur.
Evlilik öncesi ve sonrasında da anne babanın rızasını, duasını almak ve tecrübelerinden istifade etmek gençlerin kesinlikle ihmâl etmemesi gereken konuları arasında yer almaktadır.
(Abdulkerim Temizcan)
32 notes
·
View notes
Text
Corona günlükleri-5.10.21
Bu günlerde New York’dayım, neredeyse 2 yıl olmuş Amerika kıtasına ayak basmayalı. Bu corona günlerinde yine ayak basmayabilirdim ama kuzularımdan biri ‘hadi anne gel yeni evimi yuva yapmaya’ deyince, uygun şartlar da oluşunca dayanamayıp geldim. Sonunun kavuşma olduğunu bilince, testmiş, maskeyle 10 saat uçuşmuş, hastalıkmış insan herşeyi bir tarafa bırakabiliyor, tabii tehdit altında uçmak garip geliyor. Uzun uzun düşündüm uçarken, ben mi değiştim yoksa dünya mı diye, sonra ikisinin de değiştiğine karar verdim. Garip bir duygu hissediyor insan, huzursuzluk mu, korku mu, endişe mi, mutlu olunca suçluluk duymak mı, bilemediğim tarif edemediğim bir duygu. Gelelim NY’a, burası Amerika değil, burası başka bir yer, dünyanın merkezi diye düşünürdüm, ama artık emin değilim, kendi başına bir ülke burası.
Ne hissettiğimi Kuzu’m çok güzel dile getirdi. ‘Anne sen de hissediyor musun sanki bir film setinde yaşıyoruz, hani şu Truman show’daki gibi, bir an gelecek ve yaşadıklarımızın gerçek dışı olduğunu anlayacağız sanki.’
Gerçekten de başka bir boyuttayız. NY sokaklarında evsizler artmış, attığınız her adımda gördüğünüz her evsizde suçluluk duyuyor insan. Sokaklar çöp dolu, öyle böyle değil çöp dağları yaya yollarını kapatıyor, yürümek imkansız, herkes biryerlere koşuyor, genellikle ellerinde telefonları başka birşey umurlarında değil. Bir de kendi kendine konuşan insanlar artmış sanki. Aslında telefonla konuşuyorlar ama kulaklıkları olduğu için (ancak dikkat ederseniz görüyorsunuz yeni nesil mini kulaklıkları) sanki havaya konuşuyorlar gibi geliyor insana. Yüzlerini inceliyorum insanların, duygusuz, boş bakışlı, (zaten maskeden ifadeler çok anlaşılmıyor), herşeyin üstüne bir de corona darbesi yemiş insanlar. Burada sanki hayat normale dönmüş gibi gözükse de, birşeyler değişmiş. Düşünmeden edemiyorum dünyanın ne kadar adaletsiz olduğunu, medeniyet denilen şeyin tek dişi kalmış canavar olduğunu.
Yine de New York güzel, çünkü orada benim bir parçam var, evi de sıcacık bir yuva oldu. Artık dönme zamanı, daha gerçeklere değil ama bu film setinden çıkıp başka bir gerçeküstü dünyaya gidiyorum. Yavrumdan ayrılmak zor gelse de, onun mutlu olduğunu, bu zor ortamda ayakta kalıp dünyaya meydan okuduğunu görmek, bir de en önemlisi ne kadar ‘iyi bir insan’ olduğunu bir kez daha görüp, bununla gururlanmak kendimi iyi hissettiriyor.
En kısa zamanda geri dönmek umuduyla, hoşça kal New York…
1 note
·
View note
Text
Son Ada
Zülfü Livaneli (2008)
SON ADA okurken yine mi aynı şeyler oluyor diye kendinimi hayıflanırken bulduğum, bir taraftan da heh tam da biri doğru söylüyor işte, onu dinlesenize diye içten içe karakterlere seslendiğim, bol iç konuşmalı bir roman oldu. Adadaki bilge kişi "yazar" karakterini de buralardan tanığım Aydın Amca' ya benzetince okuması pek keyifli idi doğrusu.Bir çırpıda bitirip hevesle hediye ettiğimde ise ne göreyim, O' nun kitaplığında çoktan yerini almış zaten.
Böyle bir cennet nasıl anlatılır,hatta anlatma girişiminde bulunma cesareti nasıl gösterilir, bilemiyorum. 13
Aslında biz bu yaşamın güzel olduğunu düşünmüyorduk bile artık; o kadar alışmıştık ki, yaşayıp gidiyorduk işte.İnsan her gün gördüğü denizin, evinin önündeki kayanın üstüne konan martının güzel olduğunu düşünmez. 13
Ah unutulmuşluk,terk edilmişlik...Ah yalnızlık!
Meğer ne değerli kavramlarmış bunlar.O dingin hayatlarımız için ne kadar gerekliymiş.Bu satırları yazarken o eski günleri anıyor, yüreğim yanarak yitirdiğimiz cennete ağıt yakmak istiyorum. 19
Ey adamız, bize gösterdiğin onca cömertlikten sonra sana bu kötülüğü yaptığımız, düşmanımızı saygı göstererek karşıladığımız, üstelik ona doğru hafifçe eğilerek elini sıktığımız için bizi bağışla! 23
Ne saf,ne aptal, ne dünyadan habersiz yaratıklarmışız.Başkan' ın bu konuşması,belki de o güne kadar yaptığı yüzlerce politik konuşmanın muhatapları gibi bizi de heyecanlandırmış, içimizi iyi dilekler ve dostlukla doldurmuş, bu yeni, sevimli komşularımızı temiz yüzlü, tonton ihtiyarlar olarak bağrımıza basmamıza yol açmıştı. 25
Sence insan, kendisine yapılan kötülükleri karşısıdakine aynen uygularsa doğru davranmış olur mu? 27
Bu tutum onların bilerek daha önce yaptıklarını aynen tekrarlamak anlamına gelmez mi? 27
Unutma, derdi tekrar, '' kendi sesin! İşte en önemli şey bu, senin sesin! Dünyada hiçbir tarza, hiçbir modaya oturtulamayacak kadar senin olan bir uslüp. Elin gibi,gözün, bakışın,gülüşün gibi senden bir parça. '' 29
Herşeyi biliyorsun birader ama bir tek, insanlarımızı kimin kamplara böldüğünü, bu kan davasını kimin isteyerek, planlayarak başlattığını bilmiyorsun! 29
''Hımmmm! '' dedi Başkan.Düşünceli bir tavırla hepimizi süzdü. ''Demek ki aramızda fikir ayrılığı var.Bazı konularda farklı düşünüyoruz.Bu doğaldır ve bunları öğrenmem iyi oldu.İnsanlar herşeyi konuşa konuşa halleder.O zaman bana izin verin bu konuda biraz düşüneyim değerli komşularım.'' 35
İnsanlar mı olaya göre değişir, yoksa olaylar mı insanlara göre değişir diye sordum kendi kendime. 42
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın! diyor ama yılanın bize de dokunacağını hesap edemiyorduk. 43
Bana bakan ela gözlerinde, dediklerime inandığına dair bir işaret göremedim. Bunun üzerine biraz daha ısrar etme gereği duydum, çünkü onu üzüntülü görmeye hiç katlanamıyordum. Kumral saçlarını okşayarak, ''Sevgilim'' dedim, belki da haklısın; belki de yüzde yüz haklısın. Dünyada kötülük daha örgütlü va daha planlı, iyiliğin içinde zaten saflık var. Bu dünyanın her yerinde kötülük saflığı yeniyor. 55
Yaşadığımız bu süfli hayatı bizlere yakıştıramıyor. 61
Bugün bütün komşularımız buraya sizin önerinizi reddetmeye geldi ama şimdi fikir değiştirmeye başladıklarını görüyorum.Çünkü onları evlerinden barklarından atmakla tehdit ettiniz, sonra da zenginlik vaat ederek yüreklerine umut tohumları serptiniz. Bu başarıdan dolayı sizi kutluyorum ama adada oturan sade birkişi olarak sormak istiyorum.Martıları hangi yöntemle kaçıracaksınız?63
Çünkü yazılı olmayan en büyük kuralımız kimsenin kimseye karışmamasıydı. 64
Komşularımızın çoğunun bizim gibi düşündüğüne eminim, hiçbir canlıya zarar vermek istemezler ama bugün toplantıda ne yapacaklarını bilemediler.İçlerine sinmemesine rağmen böyle bir karar çıktı. 69
Yasak tanımaz rüzgar
Zincir vurulan martıya
Bir de insan kalbine.
O kırılgan zayıf, zayıf gövdesinde müthiş bir enerji ve mücadele ruhu gizli.Teslim olmuyor, katliama üç beş saat kala barış için savaşma azmini yitirmiyor, işte benim sevgilim, işte benim ruhum, bir tanem, kadınım! Sözleriyle ruhumun, alev alev yanan ince bedeniyle gövdemin yaralarını saran yavuklum. 70
Ben bu barış bildirisi numaralarını çok gördüm. Toplumun huzurunu bozmak isteyen bütün bozguncular, teröristler, anarşistler böyle bildirileri arkasına sığınıyorlar. Ömrüm bunlara hadlerini bildirmekle geçti. Demek bu adada da karşıma çıktı bu tipler.Merak etmeyin,herşey yine aynı biçimde sonuçlanacak. 73
Halk dediğin değişken birşeydir, bugün böyle davranır ,yarın tam tersini yapar.Teşvik ve tehdide bağlı... 75
Bir taraftan gelirsin kalma ve evlerimize kaybetme korkusu, öteki tarafta turizm cennetini dönüşecek bir adada kazanılacak muazzam servetler hayali vardı. Adaya sıkıntılı bir sessizlik çökmüştu. Lara'nın ağzını bıçak açmıyordu. Kötülüğü her yerde galip geldiği ve iyiliği ezdiği yolundaki inancı bir kez daha doğrulanmış durumdaydı. 78
Böyleydi işte Lara, hiç teslim olmuyor, en umutsuz anda bile yeni bir umut ışığı yakalamak için çırpınıyordu. 83
Kim bilir. İnsan yüreği çok karanlık, çok karmaşık. 86
Evet, ülke yönetmeye siyasi,etnik ve dini grupları birbirine düşürmek olarak anlayan bir kafası vardı. Bunu yüksek siyaset olarak görüyordu. 89
Doğrusu ben bunları o kadar da fazla bilmiyordum. Ülkede yaşadığım sıralarda siyasetle ilgilendiği söylenemezdi. Darbeyi, protesto gösterilerini, karşılıkları, tutuklamaları, başkentin sokaklarında dolaşan askeri kamyonları falan bilmiyordum ama işin boyutu ya da nedenleri hakkında fikrim yoktu. Radyolarda, televizyonlarda okunan resmi bildiriler hepimizi korkutmuş, büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğumuza inandirmıştı. Şimdi söylemeye utanıyorum ama tutuklamaları, işkence ve ölüm iddalari, bize bir parça, "Belki de hak edene yapılıyor!" duygusu veriyordu. 90
Bu adamların korktuğu tek şey soru.Soru sorulmasından ödleri kopuyor.Sorgulayanlar ise buna mecbur olduklarını hissederek, kendilerini yok etme pahasına direnişlerini sürdürüyorlar. İsa gibi, Spartaküs gibi, tarihteki birçok örnek gibi. Onun için bu işi tek tek insanların iyiliğin kötülüğü bağlamayin. 92
Zemheri soğuğunda bir serçe ile yavrusu dala konmuş. Biraz sonra bıyıklı buz tutmuş ve gözleri soğuktan yaş içinde bir acının yaklaştığını görmüşler. Serçe yavrusu,"Bak anne,"demiş, "ne kadar merhametli bir adam, gözleri yaş içinde."Anne yavrusunu ses çıkarmaması için uyarmış, "Sen onun gözündeki yaşa değil, elindeki kana bak!" demiş . 92
Zaten bir yerde kötülük varsa ordaki herkes biraz suçludur. 92
Ona niye bu kadar zâlim olduğunu sormak, köpekbalığına niye böyle yırtıcı dişlere sahip olduğunu sormak kadar anlamsızdı. Dünyayı böyle görüyor böyle kavrıyordu. 99
Çünkü korku duygusu geçicidir. İnsan bir gün korkar,ertesi gün unutur,hayatın ayrıntılarına dalar ve kahkahalarla gülebilirdi. 99
Savaşı kimin başlattığı, kimin haklı olduğu gibi mantık yürütmeye, boğucu hale gelen korku ve nefret ikilisi karşısında bütün anlamini yitirmişti. Herkes intikam istiyordu. Korku nefreti, nefret korkuyu besliyordu. 103
Ne yapayım sevgili dostum,ben hiçbir zaman senin kadar kararlı, senin kadar tutarlı olamadım. Topluluktan bu kadar ayrı düşünmeye, bu kadar tek başına kalmaya cesaretim yoktu.Sen herzamanki gibi haklıydın, doğruları cesaretle savunmak,ileride daha az zarar görmek için, başvurulması gereken en önemli yolu ama,şimdi itiradebilirim ki martıların vahşeti beni de ürkütmüştü. 104
Ahmaklardan kaçıyorum demiş İsa, çünkü onlarla baş edemem. 106
Onu üzen, başka insanlardan farklı kılan bir sırrı olduğu belliydi; hayatının üstünde bir kuşku gölgesi vardı ki bu zaman zaman yüzüne vuruyor. 117
Adalıların arasında ne eski güven kalmıştı ne de eski neşe. Herkesin yüzüne bir keder gölgesi çökmüştu. Komşular kuşkulu bakışlarla birbirini süzüyordu. Ortalıkta insanın içine oturan bir hüzün ve kuşku dolaşıyordu. 118
Bir umuda bağlanmak isteyen komşularına bunun yalan olduğunu söyleme, kimseyi gerçekçi olmaya çağırma. Çünkü bunalan insanların, yalan bile olsa bir umuda sığınma ihtiyaçları, gerçeği soyleyenlerdem nefret etmesine yol açıyor. Aradan bir süre geçip haklı çıksan bile birşey ifade etmiyor bu. Çünkü o zamana kadar başlangıçta koşullar�� unutmuş oluyorlar. Yazar'ın artık halkın içine karışmamasına, onlarla hiç konuşmamasına rağmen bu kadar nefret duyulan bir kişi haline gelmesi başka nasıl açıklanabilir ki zaten! 127
Aslında köpekbalığı neye göre kötü, yunus neye göre iyiydi? Belki de iyilik ve kötülük diye bir şey yoktu. 128
Kulak misafiri olduğum bu konuşulanlar , insanoğlunu anlama yolundaki bütün çabalarımın boşuna olduğunu gösteriyordu. 137
Öfke ve isyan yüklü bir çığlıktı bu; dünyanın bütün haksızlıklarına,bütün zulümlerime karşı atılmış müthiş bir çığlık. 150
Sonunda herkes kaybetmişti, kazanan yoktu..151
Şimdi burdayız işte. İşlediğimiz günahın kefaretini ödüyoruz. Bir adam tarafından kandırılmaya izin vermiş, onun peşine körü körüne takılmış olmamızın kefaretini; başkaldıran insan tanımını unutma, bencillik,öngörüsüzlük, vurdumduymazlık, diktatör boyun eğer, küçük hırslarımıza kapılma günahlarının kefaretini. Gündelik yaşamız içinde küçük boyun eğişlerimizden oluşan küçük günahların hikayesi bu. 151
22.03.2021
4 notes
·
View notes
Text
Ben kimim?
Kimim ben? Bilmem. İsmim var, boyum kilom var. Yüzümün hatları var. Sakallıyım. Kıllıyım. Bazılarına göre çirkin bazılarına fetiş aleti. Bazen et, bazen tanrı. Çoğu kez aşağılık biri. Bilmem. Kimim ki? Keşke bende bilsem. Seneler geçiyor, doğum günü kartları birikiyor. Bense hala kim diye sorunca biri, duruyorum, sanki kalbimden biri beni aşağı doğru çekiyor boşluğa doğru ağır ağır, takılı bir teypteki görüntü gibi düşüyorum. Kaçmak istiyorum bu sorudan. Kimsin sen? BİLMİYORUM. kim değilim? salak değilim. komiğim hiç değilse. bilmem ki. Bu soruya yanıt nasıl başlar? öz geçmişimi mi saysam? Şunu şunu başardım, şurada okudum. Hem neden buna cevap veriyorum? Amaç ne? İyi olduğumu mu göstersem, çok farklı canlı cıvıl cıvılım onu mu kanıtlasam? Yada en dominant en güçlü benim o mu? Ben eziğin tekiyim. maffolmuş bir sünepe. Alkole bile ihtiyacı olmayan sünepe. Eskiden iyi oluyordu alkol ve ağlamak. Şimdi ağlamıyorum. Hiç değilse olgunum! Sevgi doluyum. siktir lan. Herkesten nefret ediyorum. İnsanlar midemi bulandırıyor. Öfkeleniyorum. Bunlarla mı yaşıyacam? Amına koyim cennetten düşmüş bir meleğim ben allahım neden beni buraya attın. Ama ben iyi biriydim şimdi sadece kin. Yardım severim? Üşendim şimdi. Tembelim. Bunu bile yazasım yok. Ama ben başarmak sitiyorum her şeyi. Her şeyi tek başıma başarmak istiyorum. Sadece ben varım başlıkta. O başardı tek başına. Hepiniz boksunuz. Ama sarılmaya ihtiyacım var. Sevgi istiyorum. Ama bunu itiraf edip yapışkan yada sümsük olmak da istemiyorum. Yaşamak istiyorum. ama korkuyorum. Nereye gidicem ki. Hangi yol, hangi ova. Ölmek istiyorum. Ama hazır değilim. Burada durmak da istemiyorum. Kalbim sıkıştı. Ölsem mi? He hiç uğraşmam. Bir şey kaçırır mıyım? Tatbikîde. Arkamdan ağlarlar belki, yo bir daha düşününce pek silkemezler. Belki bir hafta sonra rahatlarlar. Kurtulduk. zaten manyaktı. ama ben deli değilim ki. Herkes öyle dese de, ben doğruyum. Saçma ama neden ben doğruyum. Bir kerede sorumluluk başkasının olsa? Başkası dünyayı kurtarsa ben onun ekürisi olsam. Koltukta yatan eküri. Evet bu pozisyon iyi. Ama o dünyayı kurtarırken müge anlı mı izlicem? Hiç değilse reytingi sağlam. belki müge anlı olmam lazım. televizyonda dünyayı kurtarırım. küçük dünyalar. Türkiye'nin hademesi gibi. yerleri silerim. belki cidden yerleri silsem iyi meslek olur. iki paspas atarım. kendime daha fazla saygım var. hiç şimdi saygılı olamam kendimi keşfediyorum. belki de bencilim. sadece ben. hep ben hep ben ben ben. Ama ben kimim ki? bencil olmam için önce ben olmam lazım. ama o nerde. ooooooooo. o kim? ansiklopedi bilgilerinde fazlası lazım. sanat severim. sanatı sevmeyen var mı ki la. kim niye sanatı sevmesin ki. manyak mısınız olum. çok generik. çok normal. dizi izlemek kadar sıkıcı. belkide sıkıcıyım. ama kendimi eğlendiriyorum hep. ama sıkıldım. napsam ki. nerde içsem. geri içsem mi. kimim ben?
belkide kimseyim. hiç kimse. var olmuyorum. belkide var olmam benimdir. yetme mi. tabağa hep bişi mi koymam lazım. ben bir duyguyum. şimdiki gibi.
ben bunu yazmayı seviyorum içten içe. kendimi burjuva hissediyorum. götüm kalktı. herkesten üstünüm. iki sikko metinle. şimdi bu metini satıp alkol ve karı kız götürsem. aşağılıkça. baya. ama eğlenceli gibi. düşüncede.
belkide düşündüğüm şeyimdir. kaos. hep bi bok olsun. hep bir yüksek voltaj. ama yıllardır sadece birine sarılıp uyumak istedim. huzur koklayarak. ama dans da etmek istiyorum deli gibi.
ben her şeyim.
hiçbir şeyim.
ben kimi?
her şey olacakken hiçbirisiyim. şuan yaptığım mıyım? yani boş atan biri. emeğe saygım 0. ne kadar toxic biriyim. aşırı toxic. günahlarımı anlatsam döksem temizlensem kendimi bulabilir miyim? enerji topu muyum. top muyum lan ben. depresif miyim? iki ciddi soru sordum diye. herkes bundan kaçıyor. kimse bu soruyu bu kadar düşünmüyor ki bile. çok mu takıntılıyım. takıntılı sapık. sadece boşa zaman harcıyor. napıcam o zamanla, para kazanıp düzgün adam mı olucam.
kaçmak istiyorum ama kaçıp nereye gidicem düşünmedim bile. bıçak saplanmış sadece çıkarmak istiyorum. attım çıkardım sanıyorum. ama ala içerde şarampoller var. onlardan biri çıktı işte.
düzeldim sandım. artık kitap okuyan, çalışan, entelektüel, pahalı kahve içen, lüks, orta üst sınıf biri oldum sandım. ama hala bokun tekiyim. bunu söylediğim içinde öz güvensizim.
ters yüzen bir balığım belki. sırt üstü. işin kötüsü. bir şey olmak istiyorum, ama değilim de. uyumak istiyorum. ölü gibiyim, yaşıyorum ama. kaçmak istiyorum. ama kaçtığım yerde sıkılacağımı biliyorum. ama oradan kaçmamda çok zaman alıcak. ve gitceğim zamanda amcık gibi yapışıp kalıcam. hikaye bu. özgürlük istiyip her şeye bağlı yaşayan biri. bir sırt çantam olsa sonsuz. herşeyi ona yüklesem. onla gelsem. her şey yanımda olsa. istediğim çıksa. ama ne istiyorum tam bilmiyorum.
sanırım düşünmek istiyorum. baya eğlenceli. ölü gibisin, ama yaşıyorsun falan düşünürken. zaman geçiyor kafandasın.
bak işte bundan da sıkıldım.
yazmaktan.
sanırım hayat yeterli değil bana.
yada ben hayata yeterli değilim. nankörüm elimi açıp pantolonumu indirip erkek gibi yemediğim için. onda bile yetersizsiniz.
memnun değilim. hiç değilim. kendimden. çünkü asla memnun olamicam. uzun süreli. keşke basit biri olsam. hobilerim dizi izlemek, kedileri sevmek, okula gitmek, arkadaşlarımla gezmek kadar sığ olsa.
kimsin diye sorduklarında, şuyum diyecek kadar dik ve dar kafalı. yada odaklı.
ne istiyorsun dediklerinde şunu diyebilsem.
görmek istiyorum. her şeyi. sıkılınca 2 film. kendi filmim bile değil. böyle uzaydan dünyayı izlesem. sıkıcı kısımları atlasam. elimde büyülü kumandamla. ama bağım olmadığı insanlarınki sıkıcı olur be. çevremde,, belli zaten dedikodu geliyor.
öyle. tanrı olmak istiyorum. burası yaşarken çok. çok. sadece çok. ama anlamsız. neden.
düşünsene tanrısın ve canın sıkılıp evreni yaratıp birinin bunu yazmasını izliyorsun. baya sıkıcı olmalı tanrı olmak. çarpılcam aq. gerçi o kadar insan var bu salak anı mı izlersin, yoksa birinin dünyayı kurtaracak aşıyı icat etmesini mi, yoksa dev patronların savaşmasını mı. valla ben gider zamanımı en sikko psikopat şeye harcardım. bu mal napacak diye izlerdim. yine ne bok yicek. yine kendini nereden atacak diye bakardım. trolleri izlerdim sanırım.
haha nasılda insan olduklarının am bunun için bir bok yapamicaklarının farkındalar ahaaahah. anca para kazanıp sikişin amcıklarrrrrrr. yandaki göt de sanat yapıyor am için.
vay be. ben tanrı olsam baya boktan bir tanrı olurdum. herkesi aşağılardım. sevgi diye ağlayanların acı çekmesini izlemek baya trol olmalı. vicdan yok sanırım o zaman. ben ama üzülürdüm ya. ben ağlardım. birinin ağlamasını görsem. birbirlerine destek olduklarını görsem. sarıldıklarını görsem.
ben kimim? ne istiyorum? ne olucam?
bilmiyorum. ama, bu çok fazla. çok büyük bir soru.
cevabı yok.
ben buyum.
sen belki daha iyi biliyorsun dışarıdan.
öyle sanıyorsun.
ama burası tam bir girdap.
öyle tek kelimelik sıfatlar görüyorsun.
içerisi ise hem bomboş,
hem dopdolu.
tezatlık yapayim de kaçayim sorudan.
bilmiyorum, belki de kim olduğumu bulmaktan kaçıyorum. o zaman kesin olacak. o zaman sorumluluk bende artık. o zaman ölüyorsun. çünkü belli artık.
ölmek bitiştir. oyun bitti. korkuyorum. çok. hem de çok.
ve her şeyin cevabını bulunca da öleceksin ki.
çünkü o zaman oyun bitiyor.
kazanmak istemiyorum.
çünkü ondan sonra napacam bilmiyorum
ve ben sadece bir insanım. salak da değilim.
ölümden sonra hayat bitiyor.
ve korkuyorum.
ve uzun zamandır oyun bitti zaten.
bununda fakrındayım, aslında kazandım. ve kaybettim. neyin ne olduğunu biliyorum. neden olduğunu. sadece, devam etmek istemiyorum. yorgunum. ve, aslında bir daha yaşamaktansa, bir daha aynı bölümü oynamak istiyorum. zaman durmuyor. tekrar tekrar oynatırsam ama, belki o zaman sonsuza dek yaşarım.
sonsuza dek bir anda sıkışıp kalmak istiyorum. arkamda kaldı. en mantıklı, en içten, en doğrusu hala o geliyor. o an. ama yanlış. biliyorum. büyük bir şey istedim. meğer dileğim gerçek olmuş. hiç istemediğim şekilde.
daha ne kadar böyle anlar için yaşıyacam? daha ne kadar saniyeler için debelencem. sonra hayat bir yolculuktur öööööööööö, lafına kancam?
daha ne kadar?
ben kimim diye sordum. ben niye böyleyim peki? neden hala zamanda takılı kaldım. o anın devamı bile kötü idi. koca hayat tek an için mi. o anı tekrar yaratmak mı. ne uğruna.
bir an için tüm hayat bedel mi?
ne saçma bir konsept.
ne kadar boş bir konsept.
çok boş.
bunca dinamik
sen gel bir amaca hizmet et
anca
sonra da
öl
komik
ben kimim?
insanım
3 notes
·
View notes
Text
Aramak...
Yazması,söylemesi ne kadar da kolay değil mi? Hatta çoğu kişi için eyleme dökmeside kolaydır muhtemelen. Ama benim için değil. Hep böyle değildim tabi, çok uzun zaman önce bir şey oldu, birşeyler değişti, ben değiştim ve sonrasında insanlara yazma ve arama konusunda hep tutuk kaldım. Hiç beceremedim şu işi...
Ama bugün, birbiri ardına gelen tekerlemeler gibi yorulmak nedir bilmeyen düşüncelerimi, sorularımı, kırgınlığımı aklımın duyamayacağı bir uzaklığına atıp, onu aramayı istedim. Hatta günlerdir tek istediğim şeydi bu. Üstelik aramamam için onca neden varken! Aramak içinse tek bir neden!
Ve ben bugün o tek nedene tutunmak istedim.
Ve şarjdan telefonu aldım. Ekrandaki bildirimi gördüm. Sonra o bildirime tıkladım. Açılan sayfada "Anthony Hopkins'in Güçlü Sözleri" başlığında upuzun bir yazı vardı. Okudum. Sonra bir kez daha okudum. Sonra bir kez daha. Bu yazı aklımın uzağına attığım herşeyi yakına getirdi, hemde çok yakına!
Aramadım. Arayamadım. Sonra , o yazıyı kopyalayıp işte buraya yapıştırdım. Anthony Hopkins'in sözlerine kendiminkileri karıştırdım. Ve kendimi çok büyük bir yanılgının ucundan dönmüş gibi hissettim!
(Ama yinede ben bugün onu aramayı çok istedim.)
.
.
.
Seni sevmeye hazır olmayan insanları serbest bırak.
Bu hayatında yapacağın en zor şey.
Seni sevmeye hazır olmayanlara sevgini vermeyi bırak.
Değişmek istemeyen insanlarla zor sohbetler yapmayı bırak.
Varlığına önem vermeyen insanlar için görünmeyi bırak.
İçgüdülerinin etrafındaki herkesin iyi dileklerini kazanmak olduğunu biliyorum, ancak aynı zamanda zamanını, enerjini ve akıl sağlığını çalacak dürtüdür.
Hayatında memnuniyet, ilgi, bağlılık ortaya çıktığında, herkes senin kadar dürüst olmayacak
Bu, kim olduğunu değiştirmen gerektiği anlamına gelmez.
Bu seni sevmeye hazır olmayan insanları sevmeyi bırakman anlamına geliyor.
Zamanını harcadığın kişiler tarafından,
ince bir şekilde dışlanır, ince bir şekilde aşağılanır,
unutulur veya kolaylıkla görmezden gelinirsen onlara ilgini ve enerjini sunmaya devam ederek kendine iyilik yapmazsın.
Gerçek şu ki, sen herkes değilsin. Ve herkes senin için değil.
Arkadaşlığına, sevgine, dostluğuna önem veren kişileri ve gerçek aşkı bulduğun an, bunun ne kadar başka ve değerli olduğunu bileceksin. Hissettiklerinin yansımasını görebildiğin, sorgusuz sualsiz yanında olan, en az kendi kadar seni düşünen ama gerçekten düşünen, yürüdüğünüz yolda yorulmayan, düşünceler arasında boğulurken elinden tutup seni çıkaran, o kişi...
İşte ilişkileri, kişileri özel yapan şeydir bu.
Ama bunu yapamayan birinin seni sevmesini sağlamak için ne kadar zaman harcadın? Ne kadar kırıldın? Ne kadar ağladın? Ne kadarını anlattın? Ne kadarını dinledi? Ne kadarını anladı? Ne kadar anlamaya çalıştı? Ne kadar çalıştı? Ne kadar seni gördü? Ne kadar görmek istedi? Ne kadarını çözmek istedi seninle birlikte? Ne kadar yanındaydı? Ne kadar yanında olmayı istedi?
İstedimi gerçekten!
Sen olmayacak kişide , olmayan şeyleri tecrübe ettin.
Bu gezegende milyarlarca insan var ve çoğu seninle kendi seviyelerinde sevgi titreşimleri içindeler.
Ama,
Seni yastık, ikinci plân seçeneği, terapist ve duygusal iyileşme stratejisi olarak kullanan, boş zamanlarının boşluklarını dolduran, korkularını görmeyecek kadar yada görmezden gelecek kadar uzağında ve sözde sözleriyle de yakınmış gibi davranan insanların mahremiyetinde ne kadar kısa kalırsan, senin için okadar iyi.
Denemeyi bırakırsan ilişki biter.
Belki mesaj göndermeyi bırakırsan telefonun günlerce ve haftalarca sessiz kalır.
Birini sevmeyi bırakırsan ve karşılığı karşındaki kişide yoksa, seni seviyorum, çok değerlisin, çok özelsin gibi sadece sözlerde olan duygular... Yani gerçek olmayan herşey! Aşk? Eriyebilir.
Ve bu senin bir ilişkiyi MAHVETTİĞİN anlamına gelmez!
İçini döktün ve toplarlaman için, inanmak için, yardıma ihtiyacın vardı. Ama yardım etmedi, darmadağınık kaldın.
Gör!
Fark et artık!
Bu ilişkiyi tutan tek şey sadece sendin! Ve sadece senin onu tutmak için tutunduğun sevgindi, enerjindi.
Bu aşk (sevgi) değil.
Öyle olsa yansıması olurdu. Hissederdin. Hissettirirdi!
Bu, seni gerçeğinde istemeyene hep bir şans daha vermeyi istemektir!
Hayatındaki en değerli ve en önemli şey enerjindir.
Bu sadece senin zamanın ve sınırlı.
Bu senin enerjin!
Hayatın için, kendin için, yapabileceğin en önemli şeyin, enerjini, merakını, sorularını, korkularını yatıştırmayan kişiden ve o kişiden gelecek her şeyden, vahşi bir şekilde korumak olduğunu fark edeceksin.
Hayatını güvenli bir sığınak yap.
Sadece seninle uyumlu kişilere izin ver.
İnsanları kurtarmak senin sorumluluğun değil.
Onları kurtarılması gerektiğine ikna etmekten sorumlu değilsin.
Her an insanlar için var olmak ve onlara hayatını vermek senin işin değil.
Zamanını senin için uygun olmayan, kendini aklını kalbini sana veremeyen ama verirmiş gibi yapan, en olması gereken en temel duygunun yoksunluğunda seni öylece bırakan, seni gerçekte görmeyen duymayan anlamayan insanlarla geçirmeyi bıraktığın an, uzaklaştığın an, neden bu kadar karışık, tedirgin ve sabırsız olduğunu anlamaya başlarsın.
Kaderin sevildiğini fark etmek ve hak ettiğini düşündüğün sevgiyi kabul etmek.
Gerçek bir dostluğu, aşkı, sevgiyi hak ettiğine karar ver. Gerçek bir bağlılık, sağlıklı ve başarılı insanlarla tam sevgi...
Sonra bekle
Sadece bir süreliğine
Ve her şeyin ne kadar değiştiğini izle
.
.
.
1 note
·
View note
Text
Epeydir konuşmuyorduk ulus'la iyi geldi bana aynı dertten muzdaribiz susarak anlatmaya çalışıyoruz.
Bir yanardağ gibi göğüs kafesimiz ama kimsenin haberi yok.
İçli içli bakıyoruz insanlara anlatmaya çalışıyoruz da anlaşılmıyormuş gibi herşey
Ulus benden bile beter durumdaymış hüzünlü konuşuyor o sıkı sıkı kavradığı 216 bile tuhaf
Konuşmalarını bilmem kaçıncı işleyişim konuşurken sağ kaşını kaldırır.
Bilirim ulus'u güzel bakarmış herşeye kaybettiği an benliğini arayışa koyulmamış gerek mi duymamış diyorum bazen o genelde susar hep beni dinler.
Bende saatlerce anlatır anlatır dururum sanki ben gibi çok tuhaf bakıyor hayata
Felsefe en dibi görmektir diyor bir ders esnasında görmek mi......
Görmemiş mi saydı acaba herşeyi onu anlamak hiçte kolay değil
Kum güzelini okudunuz mu hiç? Güzelsin diyor herşeye rağmen güzellikten dem vuruyor
Kum güzeli kim ulus demekten beri durmamıştım belli süre
Yorgunum ulus biliyorsun ya adı belli herşeyin neyse gidip biraz spinoza okumaya çalışayım ha unutmadan tamire bile vermeye üşendiğin o gözünün kenarından öperim
Herkes herkeslesiyor ulus...
5 notes
·
View notes
Text
İnsanların ne dertleri olduklarını bilmeden yargılamak. Sormayı denediniz mi sahiden ? Neyi var ? Şuan nasıl hissediyor ? Hadi ama cidden sormadınız mı ? İyiyim dese bile onun halinden gerçekten iyi olduğunu veya öylesine iyi dediğini anlarsınız kör değilseniz eğer,aslında insanlar görmek istediğini görür istemediğini ise sonsuza kadar görmez. Aptallar naif duyguları olan insanları şeytana çevirecek kadarsanız bunları da göz ardı etmemeniz gerekir. Mutluluk sizin dünyanız kadar değil sizin gördüğünüz kadarıyla değildir. Aciz insanlar topluluğu paranın karşılığı mutlulukmuş gibi davranmayı bir kenara atın hatta atmayı bırakın o verdiğiniz anlamı yutun bütün vücudunuza yayılıp size acı versin. Yoldan geçen bir insana gülümsemeniz bile karşı da ki insanın gününün iyi geçmesini sağlayabilir ama siz aşağılık insanlar bir gülümsemeyi bile sapık algılar oldunuz. İki cinsin de aynı düşünmesi aptallık. Yutun o bütün herşeyi acı vere vere hepsini yutun. Bakın halinize ve cevrenizdekilerin hallerine kim daha mutlu ? huzur istiyorsanız saygı istiyorsanız sevdiklerinizin yanında bulabilirsiniz. Kitap okuyun, müzik keşfedin, oyun oynayın, sacmalayın biraz da ciddiye alın aman ölmeyin. Gökyüzüne bakın ve gözlerinizin renkleri belli olsun. Boğulun o mavilikte ve yaşayın. Hem de güzel, çok güzel yaşayın.
12:38 19Kasım2019 /k.yaren
3 notes
·
View notes
Text
❝ Yarını iyileştirmenin yolu bugün neyi yanlış yaptığını bilmekten geçer...❞ ❝ Bir kadını sokak ortasında dövebilir hatta öldürebilirsin.. Ama öpersen toplum buna tepki gösterir; Çünkü değerleri olan bir toplumuz..❞ ❝ Yaşam az sayıdaki kadına hoş bir zarafet vermiş, kalanını da görmezlikten gelmiş. ❞ ❝ Küçücük şeylerden mutlu olabilen insanlara, kocaman mutsuzluklar yaşatıyorsunuz; yapmayın. . ❞ ❝ Neden hep anne sevgisi ile ilgili şiirler vardır.. Çünkü; babaları tarif edecek harfler yoktur alfabede. . ❞ ❝ O benim gözlerime niye öyle, neden öyle, hangi öyle, nasıl öyle bakmıştı ki, ben sağ elimle kalbimi yoklamıştım..❞ ❝❝ Bir takvim ve bir şişe rakı yeter bana... Takvim; senin geleceğin günleri saymaya, rakı; gelmediğin günleri kurtarmaya. . ❞ Gözlerine baktım uzun uzun, ulan dedim. Ulan! Buna değer, bu kadına değer. Eğer keder bu kadından gelecekse, başımın üstünde yeri var.❞ ❝ Viski gibi olmalı kadın.Markette satılmayacak kadar değerli.On iki yıl bekleyecek kadar asil ve baş ağrıtmayacak kadar kaliteli.❞ ❝ Gidiyorum! Şehrinde senin olsun, layık görmediğin sevginde. İçimde öyle bir yangın varki, taş kalbin düşse erir. . Sıkı giyin sevdiğim, benden sona buz kesecek bu şehir. . ❞ ' " Dış görünüş önemli olmasaydı; uğur böceğini sevdiğin gibi, hamam böceğini de severdin." ' " Dilin kiymetini “ ârif ” olandan ! Gözün kıymetini “ âmâ ” olandan ! Sözün kıymetini “ lâl ” olandan ! Ekmeğin kıymetini “ aç ” olandan ! Aşk’ın kıymetini “ hiç ” olandan öğren. ." ' " Gülüşünü seversin,Sesini seversin,Sohbetini seversin.Sevmek için illâ ki yüzünü görmek şart değil;Yüreğinde duruşunu seversin." ' " Herşeyi Boşverdim, Boşverdiklerimin Arasına Hoşgeldin.." ' " Hüzün... Hayatın satır aralarına sıkışmış bir nakarat gibi ; Biraz aşktan, biraz Haktan, biraz yârdan gelmiş gibi.." ' " Baharı Tüketiyoruz; Yaz Uğruna, Aşkı Tüketiyoruz; Naz Uğruna." ' " Birisi bana Napıyorsun diyince, kısık bir sesle Hiç diyorum. Kimse anlamıyor; H’ayatın İ’çinden Ç’ıkamıyorum." ' " Birçok İnsan Aynaya Baktığında Korkardı Gördükleri Kendileri Değil de Karakterleri OLsaydı ." ' " Seni Sevmeye Başladığım Gün ;Siktir Et Nasıl Olsa Kaybedecek Birşeyim Yok Demiştim .- Kendimi Hesap Etmemişim . ." ' " Sana çıkma teklif ediyorum..Aklımdan çıkar mısın bayan." ' " Yaşam, size verilmiş boş bir filmdir. Her karesini mükemmel bir biçimde doldurmaya çalışın." ' " Kadın Karmaşık Gibi Gözükür Ama İstediği Üç Şey; Sevgi, Sadakat Ve Dürüstlüktür." ' " Ya sırtımıza alıp taşıyoruz, Ya ayağımızın altına alıp çiğniyoruz; Öğrenemedik bi türlü yan yana yürümeyi.." ' " Dünyanın kaç bucak olduğunu anladım ben Senin saçının tek telinden, taa ayakucuna dek." ' " Gönül Kapısı Herkese Açılırmı, İki Laf Eden Adam Sayılır Mı? Bakma İnsanoğlunun Uyruğuna, Tanıyamazsın Basmadıkça Kuyruğuna." ' " İntihar Haramdı, Biz Yüzümüzü Astık." ' " Sonunda 'Eyvah' diyeceğin şeylere Başında 'Eyvallah' deme . Pişman ol fakat pişman ölme.." ' " Kimseye Kendimi Sevdirmek İçin Soytarılık Yapamam.. Ya Seversin Olduğum Gibi, Ya Da Gidersin Geldiğin Gibi." ' " Hayata Korkusuzca Bakanlar , Ölümden de Korkmazlar . ." ' " Senin Görmek İstemediğin Şeyi Bende Görmek İstemem, Bu Yüzden Kırdım Aynaları." ' " Beni Kaybettiğin Yerde Arama.. Bırakıldığı Yerde Duranlardan Değilim. Atıp Tuttuğun Gündeliklerden Sanma.. Kapanan Kapıları Çalanlardan Değilim.!" ' " Varsın Hayat 'Yalakalara' Şans Tanısın; Ben 'Onuruma' Fiyat Biçmem.. Yaşadığım Kadar, Daha Yaşayacaksın Deseler; Asla Tükürülecek Eli Öpmem." ' " Benim matematiğe olan sempatim; "Sen ve beni" topladığım da biz olamadığımız gün bitmişti!." ' " Demem O ki ; Bu Dünya Kalbi Olanı Yorar.." ' " Sevmelerim vardır benim; Uğruna kendimi yaktığım...! Sevmelerim vardır benim; Bir yalana gözümü kırpmadan yıktığım..." ' " Öldürmek için illa ki silah, hançer mi olmalı? Saçlar bağ, gözler silah; gülüş, kurşun olamaz mı?" ' " Aşk kelimesi,Arapça 'âşekâ'dan gelir.Aşekâ, bir ağacı saran,besinini ağaçtan alan ve zaman içinde ağacı kurutarak öldüren sarmaşığa denir." ' " Kim Mutlu Edebilir Seni, Sen Hazır Değilsen." ' " Bazı insanlar alçak gönüllüdür, bazıları da alçak olmaya gönüllüdür." ' " Pardon Hayat.. Farkında Olamadan, Senin Kadınına Aşık Olmuşum." ' " Kimse beni sevmiyor; Çünkü ben farklıyım. Ben de kimseyi sevmiyorum; Çünkü hepsi aynılar.." ' " Hayat Benim Hayatım.. İstediğimi Kafama Takar, İstemediğime Kafa Tutarım. Hak Edeni Hayatıma, Hak Etmeyenin Hayatına Sokarım." ' " Yüreğimdeki Yangını Kimseye Göstermedim. Bilirimki Odun Atacak Karaktersiz Çok." ' " Uzaklıklar Küçük Sevgileri Yok Eder, Büyükleri Yüceltir. Tıpkı Rüzgarın Mumu Söndürüp Ateşi Yükselttiği Gibi." ' " Çektiğin acı kadar olgunlaşırsın diyorlar. Olgunlaşa olgunlaşa çürüdük! Bilmiyorlar.." ' " Susarak unutmayı, yaşayarak alışmayı, güvenerek aldanmayı severek kaybetmeyi öğrenmiş bir insan için yalnızlık dert değil, zevktir." ' " Seni Sevmeyene Asla Sabır Gösterme. Çünkü Sabrın Adı Yüzsüzlük, Fedakarlığın Adı Eziklik, Sevginin Adı Kişiliksizlik Olur." ' " Cebinde Değil , Kanında 'Bozukluk' Olandı ; - Asıl Yoksul Olan . ." ' " Dudaklarına gömdüğüm hayaller var kadın! Kimseyle paylaşma.." ' " Hani Derler Ya Ben Arkandayım, Sırtın Yere Gelmez. Eyvallah Ama Ben Almayayım, Yüzüm Yere Geleceğine Sırtım Yere Gelsin." ' " İnsan geride bıraktıklarını özler, elinin altındakilerden sıkılır, ulaşamadıklarına tutulur ve ulaşılmaz olan hep aşk olur." ' " O Beni Herhalde Sevmiş! Oysa Ben Onu Her Halde Sevmiştim." ' " Kimseye güwenmicen, gündüz "hayatına" gece "hayallerine" tecawüz ederler!" ' " Bu Keşkelerin Irzına Geçerimde, Çoğalmasından Korkuyorum." ' " Verilen Söz Hayal Kurdurur Sadece, Mutlu Etmeye Yetmez. Mutluluk; Sözünü Yutanla Değil, Ne Olursa Olsun Sözünü Tutanla Yaşanır." ' " Umulmadık anda arayan eski sevgililer 2 ye ayrılır; Canı Çekenler ve Acı Çekenler.." ' " İnsan Hayatının En Fazla Bir Kaç Anı; Dünyanın İse Bir Kaç Şişe İçki Kadar Değeri Var Bu Dünyada." ' " Kaliteli hatuna sahip çıkılmaz . O zaten sahibini iyi bilir, sağa sola savrulmaz . . " ' " Ben Sana Ömrümün Tamamını Versem, Hiç Acımadan TamAMINA Koyarsın." ' " Olacaksan Ya Uçurum Ol Ya Dağ, Ne İçine Düşebilsinler Ölümü Göze Almadan.. Ne Tepene Çıkabilsinler." ' " Ya benimle kalırsın hep, ya da silinirsin bu yürekten! Ha var, ha yok değil; Ya var olursun yada yok." ' " Bazı aşklar mesajla biter* Çünkü; bilirsin, yüzüne baksan "hepsi geçecek kızgınlığının.." Çünkü; bitmesi gereken ilişkiler yüz yüze bitemez Çünkü; Yüzüne baksan, yüzü koynuna müsaittir hep.." ' " Eğer Benim En Kötü Halimle Başedemezsen, Beni En İyi Halimle Hakedemezsin." ' " Seni Kaybetmedim.. Çünkü Gerçekten Sahip Olmadığın Birşeyi Kaybedemezsin." ' " Seni Seviyorum Diye Bir Cümle var. Merhaba Demek Gibi Kolay ve Basitçe Heryerde Söylenebiliyor. - ve Ben Nasıl Bu Denli Kolaylıkla Söylenebiliyor Hala Anlamış Degilim.." ' " Mutlu Olmak Umrumuzda Değildi Ki. Tüm Çabamız Az Mutsuz Olma Üzerineydi." ' " Mayınlarda Sessizdir, Ta Ki Üzerine Basana Kadar." ' " Boş Yere Arama Mutluluğu, Aradığın Yerde Olmayacak. Bulunca İse Tadını Çıkar, Çünkü Hep Sende Kalmayacak." ' " Sevmediğiniz kadının tenine dokunmadığınız gün "adam". Sevmediğiniz adamı yalnızlığınız da kullanmadığınız zaman "kadın" olacaksınız ." ' " Ne sahip olduğundur hayat, nede umdukların bunca zaman. Yüreğin kadardır hayat ! 'Seviliyorsan renkli, seviyorsan siyah beyaz'." ' " Birine öyle bir söz söyle ki, Ya yaşat Ya da öldür; Ama asla yaralı bırakma." ' " Ben Sözcükleri Sevmem.. İnsan Birini Sevdi Mi, Yapabileceği En İyi Şey Onu Göstermektir." ' " Aşk Bittikten Sonra, Arkadaş Kalalım Dediler. Güle Başka İsim Versen, Değişik Kokar Mı." ' " Karakterim ve tavrımı birbirine karıştırmayınız! Karakterim kim olduğumla ilgilidir, tavrım sizin kim olduğunuzla." ' " Darmadağın Duygularımla Sesleniyorum. Ulan Hayat, Virane Olmuş Gönlüme Saray Kursan Neye Yarar." ' " Kimseyi suçlamayalım.. Biz ne yaptıysak kendimiz yaptık. Çünkü küçücük bir ilgiyi aşk, iki kelime edeni kendimize dost sandık." ' " Özledim Desem Dönermiş... Ben Zinciri Kıran İti Geri Kapıma Bağlarmıyım." ' " Sonra Dedimki Kendime; O Başkasının Koynunda Uyuyorken, Sen Kimin Uykusuzluğundasın." ' " Artık bana söyleyebileceğin tek kelime "gel" ise, gelirim.. duymamazlıktan.." ' " Vazgeçemeyeceğin Bir Bağımlılık Olur Kalırım, Yazık Olur Sana." ' " Hapşurduğumda;çok yaşa,iyi yaşa yerine benimle yaşa deseydi keşke.Bende;sende gör değilde, emrin olur deseydim sessizce." ' " Hangi Kadın Söz Dinlemez Ki, Erkek Adam Olduktan Sonra." ' " Özleyeceksin be sevdiğim. Aratacak beni. 'O olsaydı daha başka severdi' diyeceksin." ' " Kaç megapiksel kamerayla fotoğraf çekersen çek, yüzündeki şerefsizlik ifadesi hiç gitmeyecek." ' " Hayat Bitmeyen Ticarettir.. Artık, Kim Kimi Satarsa." ' " Artık ne sevmek istiyorum nede sevilmek. Çünkü hep yarım kaldı sevmelerim, ve hep sahteydi sevilmelerim.." ' " Ben Seni Hakettiğin Yerde Bıraktım.. Yarı Yolda Değil." ' " Bilirim Sevdiğim, Kusurun Yoktu. Sana Karşı Benim Hayalim Çoktu." ' " Onu Kıskanmakmı? Haşa! Adını Zikredenin Dilini, Kokusunu İçine Çekenin Nefesini Keserim." ' " Çok Duygusuzsun Biliyor Musun? Biliyorum.. Duygularım Varken Değerimi Kimse Bilmedi Bende Böyle Deniyorum." ' " İçinde Güven Olmayan İlişki Sim Kartı Olmayan Telefona Benzer. Sadece Oyun Oynarsın." ' " Kimseyi sevemiyorsanız illâ unutamadığınız biri yoktur. Ya hevesiniz kalmamıştır ya da inancınız..." ' " Gülerek kaybettiklerini , ağlayarak kazanamazsın." ' " Yanlış Trene Bindiysen, Koridorda Ters Yöne Koşmanın Bir Faydası Yok." ' " Makyajı akıyor farkının, herkesleşiyorsun.." ' " İnsanlar sana, işleri bittikten sonra bardaktan çıkarttıkları çay kaşığı gibi davranıyorsa; hayatı şekersiz içmeye alışmalısın ." ' " Ben seni cok sevdim. Belki zordur anlaması sessizliğimden." ' " Oturur Sana Şerefi Anlatırdım Ama ; Kaybettiği Bir Şeyi Dinlemek Ağır Gelir İnsana . ." ' " Biz önceden küçük şeylerle mutlu olan insanlardık. Sonradan aklımıza sevda diye birşey soktular bir daha toparlanamadik." ' " Bazen sen bile "vay be !" dersin kendine; tek satırlık adamları nasıl roman yapmışım gönlüme .." ' " Bazı Şeyleri Bir Çırpıda Silemezsen; Çırpınarak Silersin." ' " Yanında olan mı değerlidir,yoksa yürekte kalan mı?'' -Hayat bu ya; Yanında olan yüreğinde olamamışsa,yürekte olan her zaman değerlidir." ' " Utandığımı Sandılar.. Oysa Ben Onlara Bakmaktan Nefret Ediyordum." ' " Nokta koyduktan sonra, "belki" diyorsa insan bu umut değil çaresizliktir." ' " Bazen ona birşeyler yazarsın; yazar silersin..yazar silersin... O hiçbirini okumamış olur; ama sen hepsini söylemiş olursun." ' " Bozuk para insanın cebini deler, bozuk insanda kalbini, bu yüzden ikisini de harcayın gitsin.." ' " Baharda Kışı Özler, Kışında Baharı Özler İnsan, Ne Uzaksa Onu Özler... Kavuşmak şart mı? Boşver! Bazı Şeyler Yokkende Güzel..." ' " Dalından düşen yaprak Rüzgarın oyuncagı olur.." ' " Yarınlar hep güzel olacak denir, Oysa bugünler, Dünlerin yarınları değilmidir.." ' " Herhangi birinin senden nefret etmesinin asıl nedeni; Senin gibi olmak istediği halde, asla senin gibi olamayacağını bilmesidir.." ' " - Şerefsiz İnsan Perdesiz Eve ßenzer ! - Perdesi OLmayan Ev Ya KiraLıktır Ya da SatıLıktır . ." ' " İnsanları yorgun kılan hayat değil, Taşıdığı maskelerdir.." ' " Kimi aşkı tende aradı. Kimisi cepte; Oysa ki Aşk ait olduğu yerdeydi, 'YÜREKTE' " ' " Yüreğimde Kendine Yer Edinmeyi Başaran Herkes, Ne Oldum Delisi Oldu." ' " Bozulmaya Yüz Tutmuş İnsanların Bayat Duygularına Kandığımız İçin Aşktan Zehirlendik Hepimiz." ' " Delikanlı Adam Bir Milyon Kızı Sevmez, Bir Kızı Sevmenin Bir Milyon Yolunu Bulur." ' " Sadece Hayaller Yıkıldı.. Biz Yine Ayaktayız, Sıkıntı Yok." ' " Beni hep yanlış anladın zaten sen. "Geleceğim ol" demiştim, "gel ecelim ol" değil." ' " Görmeden sevmenin adıdır Aşk Makamımız aşk, usulümüz edeptir bizim, Kapımıza değil; gönlümüze vuran buyursun.." ' " Çocukken Düşünce Çok Sürmezdi Acılarımız Galiba ßu Sefer ßir ß'AŞk'A Düştük..." ' " Bir plak olsam, Zeki Müren çalsam, bozul sam, aynı yerde takılsam ve hep tekrarlasam; “Elbet bir gün buluşacağız.” " ' " Arkamdan Oynanan Oyunların Farkındayım , ve Artık Kızmıyorum .. Biliyorum ki Beyin Gelişimi İçin; Çoluk Çocuğun Oyun Oynamaya İhtiyacı Var . ." ' " Sorma bana ne kadar seviyorsun diye ! O kadar işte ! Tavanı kadar sokağın, ve dibi kadar cehennemin." ' " Herkes bekler,her şey bekler; Ama mesele kimi beklediğiniz kadar nasıl beklediğinizde de saklıdır." ' " Tıpkı Kaza Yapan Şoförün Dediği Gibi , 'Bi Anda Çıktı Karşıma , Ne Yapacağımı Bilemedim..' " ' " Bel Altında Kalsaydı Aklımız, Ayaklar Altında Kalırdı Adamlığımız . . " ' " Fedakârlık karşılıklı olana denir. Biri ‘feda’ ederken diğeri ‘kâr’ ediyorsa Ona ticaret denir. . " ' " Peş Peşe Sıgara Yaktığıma Bakma . Kendimi Değil , İçimdekini Zehirlemeye ��alışıyorum . . " ' " Dışardan nasıl göründüğümü bilmiyorum ama, içerde işler iyi gitmiyor diyebilirim; Fazlasıyla yoruldum!." ' " Bakıyorumda Herkesin Çıktığı Seviştiği Biri Var! Ama Herkes Mutsuz. Sevmekten mi Zevk Almıyorsunuz Sevişmekten mi?" ' " Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi Kâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni" ' " Yılların bana öğrettiği şeylerden biri de bu oldu. Mutluluğu yakalamışsan sorgulama." ' " Hayatta Her Şey Olabilirsin; Fakat Mühim Olan Hayatın İçerinde "İNSAN" Olabilmektir.." ' " Elim telefona gidiyor ama arayamıyorum seni. Neden mi? Ya “Nasılsın?” dediğimde “Mutluyum” dersen?" ' " Hayat küçük şeylerden oluşur, eğer sen seversen büyük olurlar.." ' " Güveni daha önce kırılmış bir erkeği, sevdiğine inandırmak için çaba gösteren kızın sabrı, bekleyişi, vazgeçmeyişi, aşktan daha özel." ' " Ne Zor, Yazarak Anlatmaya Çalışmak Sustuklarını." Kime Sorsan "Önemli Olan İnsanın İÇ Güzelliğidir" Der, Ama İnsanoğlu İşte.. ツ DIŞINI Beğenmediği Birinin İÇİNİ MERAK ETMEZ..! SEN KADIN . . ! - Madem Sevilmek İstiyorsun. Ört o Dekolteni ! Gövdene ßakıldığında Oran ßuran Değil Yüreğin Değsin Gömleğine ! VE SEN ADAM . . ! - Madem Sevilmek İstiyorsun , Çek Namus Kemerini ! Çünkü ßaban Seni Yaparken ''Annen Onun Helaliydi'
12 notes
·
View notes
Text
Birilerinin “herşeyi biliyorum” edalarına asla katlanamıyorum.
Mesela benim saçım kızıl. İki ayda bir boyatırım ve yeni boyattığımda parıl parıl parlar. Eskiden doğal rengimdeyken sönük, cansız, gösterişsiz bi saça sahiptim. Bu yüzden kızıl saça bayılıyorum ve kolay kolay vazgeçmeyi düşünmüyorum.
Bir gün fizyoterapist arkadaş “vaavv yeni mi boyattın saçların müthiş” dedi. Ben de “çok iyi değil mi şuna bak” falan diyorum. Herşeyi bildiğini düşünen 60 yaş üstü erkek hasta konuşmamıza şahit oldu ve hemen yapıştırdı: “saçınızı mahvediyosunuz, doğallık şöyle iyidir böyle güzeldir, kimyasal alıyorsunuz bu yaşta, yaşlanınca zaten boyatacaksınız, ne gerek var böyle şeylere” minvalinden cümleleri arka arkaya sıralıyor.
BEN BÖYLE MUTLUYUM AYNAYA BAKTIĞIMDA BUNU GÖRMEK İSTİYORUM. demişim tam bir ergen edasıyla. Yav sanki bilmiyoruz dediklerini. Bi de demez mi “yüzüğü takana kadar bakarsınız kendinize” diye. Bir miktar daha sesi yükselterek “5 yıldır bir yüzüğüm var zaten” dedim.
Ve sustu. Şükür ki sustu.
1 note
·
View note